Bu yazımdan, doktorlara ve genel tıbba gereksiz, yada sakın gitmeyin diye bir mana çıkmasın. Biz Neuroformat ile hastalığın başlangıç sebebi olan travmalarımıza gidip, konuyla ilgili kişi ve olaylarla yüzleştirip, hastalığın derecesini düşürerek hayat kalitesini arttırıyoruz
Yeniden kastım bizim için yeni olan ,olağan dışı kabul edip geçmişimizde olmayıp, iyi yada kötü şekilde o an itibarıyla tanışıp normalimize aldığımız durumun açılımı.
Yazıma niye yeni diye başladım? Çünkü burda hep beraber yeniliklerle tanışacağız.
Mesela benim kendi adıma yenimi kendi yeni bir dal olan bildiklerimi yaşadıklarımı yazarak. Sizlerle paylaşarak size belki hiç duymadığınız bir konuda bilgiler vererek hep beraber hayata bakış açımızı değiştireceğiz.
Buna küçük bir alt başlıkla bakalım;
Yeni Alman Tıbbı!
Ne alaka dediğinizi duyar gibiyim. Konuya her türlü kozma politan bakış açısıyla bakabilirsiniz. Nedenine gelince Yeni dedik ya ;
Hepimizin içinde bulunduğumuz çağ itibariyle hastılıklarımızın çaresini, şifasını hep Geleneleksel Tıp’tan bekledik. Normali de bu zaten, olması gereken de bu idi.
Ama öyle bir noktaya geldik ki
Hastalığın bizde nasıl oluşmaya başladığı?
Nasıl bu dereceye geldiğini?
Çaresine nasıl kavuşacağımıza?
Dair soruların hiçbir zaman cevap alamadığımızı biliriz.
Çektiğimiz sıkıntılar ve harcadığımız zamanı hiç hesaba bile katmadan .
Bize verilen hele şunu bir dene faydası olmaz ise başka bir ilaç deneriz tesellisiyle eve gönderildiğimiz çok olmuştur.
Her biri ayrı yan etkisi olan bir çok ilaçların deneme tahtası olduğumuzu hepimiz biliriz, ama bize bunu yazan doktorun iyi niyetinden hiç kuşku duymadan tereddütsüzce günlük itina göstererek bu ilaçları alırız. Son ilacı kullandığımızda halbuki bu süreçte basit iyileşmeler ve rutuşlardan başka kesin bu hastalıktan kurtulduğumuza dair bir kesin veriyi görmeyiz çoğunlukla .
Burada kocaman bir parantez açmak zorundayım. Bu düşüncelerimde kesinlikle ve kesinlikle Doktorlara ve genel Tıb’ba gereksiz yada sakın gitmeyin diye bir mana çıkmasın. Bilakis onların varlığı bizlerin daha sağlıklı ve kontrol altında yaşamamızın gerekliliği acısından kaçınılmaz bir sonuçtur.
Şimdi Yeni Alman Tıbbını tanıyalım…
Yani Alman Tıbbı, ilk fikir babası ve uygulayıcısı olarak, Alman Beyin cerrahı Dr. Ryke Geerd Hamer´dan bahsetmeden ve onun vizyonunu anlatmadan olmaz.
Dr. Hamer’ kendi kitabındaki açıklamarıyla açıklama yapalım.
“Oğlum DIRK, 19 yaşındayken , sırf cesaretinden dolayı başka birine ateş eden bir İtalyan prensi tarafından uykusunda ölümcül bir şekilde dövüldü. Ölümü nedeniyle, kendim bir "DIRK HAMER SENDROMU", testis kanseri ile bir "kayıp çatışması" olan DHS ile hastalandım. Akut-dramatik çatışma şokunun ve kendi kanserimin bu göze çarpan tesadüfü, Yeni Tıp bilgisini bulmamı sağladı. İlk olarak, DIRK'm bana kanserin bağlantılarını anlamayı öğretti, sonra yavaş yavaş tıbbın tamamını anladım.”
Dr. Hamer’e saygı ve sevgiyla anıyorum.
Onun kendi yaşadığı agır bir evlat kaybından sonra kendisine konulan prostad kanserinin hiç bir hastalığı yokken direk kanser olarak başlamasına bir anlam veremeyip araştırmaya başladığında; yaşadığı bu kaybın travmasının sebep olduğunu anlaması uzun sürmüyor. O an prostat kanseri hastalarla yaptığı küçük bir araştırma bütün hastaların son 6 ay 1 sene içerisinde sevdikleri birini veya bir hayvanı gibi çok değer verdikleri birinin gerçek kaybı yada mecazi kaybından sonra olduğunu görmüş ve bunun bir tesadüf olamayacağı kanaatiyle bu konuda çalışmalarına başlamış.
Bugün konuştuğumuz tüm bilinçaltı ve hastalıklar tedavisi olarak adlandırdığımız yeni sistemin adına Yeni Alman Tıbbı diyoruz.
Şimdi geldiğimiz noktada genel Tıbbın koyduğu teşhisten yola çıkarak mustarip olduğumuz hastalığın başlangıç sebebi olan Travmalarımıza gidip, konuyla ilgili kişi ve olaylarla yüzleşip, affedip, kabullendikten sonra yaşadığımız birçok hastalıktan çoğunlukla kurtulma (eğer güzel bir Çalışma yapılırsa) ya da hastalığın derecesini düşürerek hayat kalitemizi artırabiliriz.
Bir sonraki yazımız travma ana kalıpları ve bu kalıplar hakkında bilgilendirme ve hastalık örnekleri olacak. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle...