resim, heykel atölyesini bitirmiş. İlhan Koma’nın arkadaşı Zühdü Mürüdoğlu’nun öğrencisi olmuş bir heykeltıraştır. Biz Elazığ’da yaşıyorduk. Evimiz bir atölye gibiydi. İlk göz ağrım babamın rafta duran cep kitaplarıydı. Sanatçıların hayatlarının yazılı olduğu cep kitaplarını cebime koyar okula giderdim. Ara ara açıp bakardım. Sanata girişimi böyle tanımlayabilirim.
Daha önce açtığınız 4 atölyeyi de göz önüne alacak olursak Çıra Sanat Atölyesini açmaktaki amacınız neydi?
Ben ilk başlarda sokak ressamlığı yaptım. Sokaklarda portre çizerek başladım atölye sürecine. Daha sonra ilk atölyem olan Lirik Art’ı açtım. Her atölye kendi dönemini bitirdi. En son Çıra Sanat Atölyesini açtım. Bana Alevi Kültür Merkezi ‘’atölyenizi burada açar mısınız?’’ teklifini getirdi. Bende memnuniyet ile kabul ettim. Bu atölye ücretsiz bir atölyedir. Amacımız Orta Anadolu’nun bozkırında gençlere biraz daha heyecan, ışık ve sanatsal üretimlerine destek olmak. Onların kendilerini ifade edebilme kabiliyetlerini geliştirmek. Buraya gelen gençler ücretsiz bir şekilde çok yönlü gelişiyor.
Çıra Sanat Atölyesinde ne gibi etkinlikler yapılıyor? Gençler neler öğreniyor?
Atölyemizde gençlere Resim, Heykel, Şiir, Müzik gibi her dalda bilgi veriyoruz. Buraya her gelen önce bir gülümseme ile karşılanıyor. Özellikle çocuklar burayı çok sevip beğeniyor. Onlara bir küçük lavabo yaptırdım. Onlar burada çamurla oynuyorlar, çeşitli çalışmalar yapıyorlar. Hiçbir öğretmenin onları yargılamayacağı, öğretmenlerin onların yaptıklarını ‘’sanat eseri midir? Değil midir?’’ diye küçümsemeyeceği bir atölyedir burası. Burada herkes kendi öz gücü ile kendini bulmayı, yeteneklerini açığa çıkarmayı ve yaratıcı yönlerini sergilemeyi öğreniyor.
Oldukça heyecanlı birisiniz. Burada çocukları ve gençleri sanatsal anlamda yetiştiriyorsunuz. Bu duruma bakarak heyecanınızı çocuklara aktarabiliyor musunuz? Onlar üzerinde ne kadar etki bırakabiliyorsunuz.
Ben heyecanımı bu minik yavrularıma kesinlikle aktarıyorum. Buraya geldiğim andan itibaren burada bir kalabalık varsa onlara mutlaka yapılacak bir iş gösteriyorum. Onların da kendilerindeki acemi davranışlar yavaş yavaş törpüleniyor. Onlardan aldığım tepkiler inanın çok güzel. (‘’Bizde yazabiliriz, bizde yapabiliriz.’’) Shakespeare demiş ki, ‘’Gerçek şiir kurgulanmış şiirdir.’’ Yani hayal gücü ile ortaya çıkarttığın yepyeni bir şeydir. Yoksa ders kitaplarında ezberlediğin ve onların kalıbını bulduğun ruh ile şiir yazılmaz. Veya bir sanat eseri yapılmaz. İnsanların içerisinde mutlaka bir yetenek vardır. Ben buna inanıyorum. Bu atölye de o yetenekleri bulmanın ve geliştirmenin çabası içerisinde olan bir dört duvar. Yine de gerçek atölye bu dört duvar değil.
Peki, Gerçek atölye neresi?
Gerçek atölye sokaklar. Ben çoğu tecrübemi sokaklarda kazandım. Sokaklarda Portre resim çizdim. Daha çok insanla daha çok tecrübe paylaştım. Ben sokaklarda karşılaştığım insanlardan çok şey öğrendim. Kitaplardan daha fazla diyebilirim.
12 yıl Sokak ressamlığı yaptınız. Sokak ressamlığınızdan ve başlama nedeninizden kısaca bahsedebilir misiniz?
Kayseri’ye ilk geldiğimde deprem yıllarıydı. O dönemlerde ortam biraz sıkıntılı. Bende oturup ‘’ne yapsam’’ diye düşündüm. O zamanlarda elimden portre ressamlığı geliyordu. Bende yardım amacı ile sokakta portre resim çizmeye başladım. Bu çizimlerden kazandığım paralar ile de depremzedelere yardım ettim. Sokak ressamlığına öyle başladım. Daha sonra da sokakları gerçek atölye olarak gördüm. Bana ok şeyler öğretti. Zamanla çizimlerim gelişti ve değişti. Daha az çizgi ile daha çok şey anlatabilmeye başladım. Tüm sanatçıların sokaktan öğrenecekleri vardır.
Sokaklarda yaşadığınız olayları hikayeştirdiğiniz ‘’La Ressamçi’’ adlı bir eseriniz var. Biraz da bundan bahseder misiniz?
Milli Eğitim Müdürlüğünün öykü yarışması vardı. Bende sokakta portre çizerken günlük tutardım. O gün başımdan geçenleri yazardım. Bir gün böyle bir yarışma olduğunu öğrendim. Bende bunları öyküye çevirmek istedim. Zabıtalar bana çok fazla müdahale diyorlardı. Vergi vermediğim gerekçesiyle benim caddeden arka sokağa gitmemi istiyorlardı. Bende arka sokağa gitmek istemiyordum. Çünkü orada beni kimse görmeyecekti. Bende sürekli arka sokağa geçer gibi yapıyordum. Onlar gidince de caddeye geri çıkıyordum. Öykümde zabıtalar ile yaşadıklarıma çok fazla yer verdim. Onlardan ‘’Mavi Gömlekli Adamlar’’ diye bahsettim. Bu şekilde gerçekleşti.
Oldukça fazla çalışmanız var. Bunlardan birçoğu da ödül almış durumda. Kayseri’de bu çalışmalarınız gereken takdiri görüyor mu?
Ben Kayseri halkından gereken saygıyı görüyorum ve heyecanı alıyorum. Örneğin; Hunat Camii yanında atölyemizin çalışmalarını sokağa koyduk. Hem modern çalışmaları hem de klasik çalışmaları gösterdik. Halktan hiçbir tepki almadık. Hiç olumsuz tepki ile karşılaşmadım. Sergiyi sokakta peçete satan çocuklar ile birlikte açtık. O peçete satan çocuk oradaki resimleri gördü ve özendi. Biz bu çocuklar resim çizmeyi öğrettik. Bugün çok iyi yerlere gelen ressam oldular.
Bir edebiyat öğretmenisiniz ve sanat ile çok fazla ilgileniyorsunuz. Kayseri’yi sanat ve edebiyat anlamında değerlendirir misiniz?
Öncelikle belediyelerin bu konulara çok önem vermesi lazım. Kayseri’ye bir kitap fuarı açılmalı. Kütüphanelerin çoğaltılarak ücretsiz okuma etkinliklerinin düzenlenmesi lazım. Varoş mahallelere kitaplar ulaştırılması. O mahallelere ünlü yazarlar getirilerek okuma çalışmaları yapılmalı, o çocuklar okumaya özendirilmeli. Kayseri çok zengin ve kadim bir kent. Burada çok kültürler yaşamış. Bir kentin kent olabilmesi için bu sanatsal faaliyetleri gerçekleştirmesi gerekir. Ben burada dört duvar arasında ulaşabildiğim insanlara ulaşıyorum. Belediyeler ünlü sanatçılar adına şiir yarışmaları düzenlemelidir. Bakın hep kenar mahallelerden bahsediyorum. Oradaki insanlara ulaşmak gerekir diyorum.
Kayseri’nin sanatsal anlamda en büyük eksiği sizce ne?
Kayseri’nin bu anlamda birçok eksiği var. Kent meydanına bir bakın hep kutu gibi binalar. Bir tane estetik mimari yok. Kayseri kalesi ve çevresi tabelalar ile çevrili. Halka açık bir yer olması lazım. Bence Kayseri’ye bir Sanat Sokağı yapılmalı. Daha önceleri Mimar Sinan Parkı’nın orada bir yere sanat sokağı denildi. Fakat orası hiç tutulmadı. Çok uzak ve halk ile iç içe değil. Sanatçı eserini orada üretecek ve orada halka sunacak. Aynı zamanda da satabilmeli. Bu da bizden Büyükşehir Belediye Başkanına önerimiz olsun.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Sanat kültüründen tüm halkın yararlanıp nasibini almasını istiyorum. Sanat bence insanı değiştiren, dönüştüren ve iyiliğe yönelten bir araçtır. Tüm sanatlar insanlık sanatına hizmet ederler. İnsanlık sanatı dediğim de Hümanizm. Buranın ulusal ve uluslararası tüm sanatçılara açık bir yer haline gelmesini istiyorum. Ama emekçi insanların ve varoşların ulaşabileceği bir düzen olmasını istiyorum.