Hayatın her evresinde olduğu gibi; kademe, sınıf, şartlar, maddiyat, fikirler belirlemiyor mu insanın nefes alacağı aralığı? Hak etmeye gelirsek evet bütün insanlar, çalışan, çalışmayan, okuyan, okumayan, genci, yaşlısı, hastası, sağlıklısı herkes her şeyin en güzelini hakediyor.
Biryerlerde duyduğum bir cümle aklıma geliyor; “gönül cennet istiyor lakin günahlar bırakmıyor…” Peki insan ne ister? Her şeyden önce sağlık ister, sevdiği, iyi anlaştığı, güvendiği bir aile ister, iyi bir eş ister, aşk ister. Sonra para ister. Kaliteli bir yaşam huzuru getiren şan ve şöhretle devam eden bazıları heyecan bazıları sükut ister. Kimisi kat, kimisi yat, kimisi de at ister.
Yani isteriz… İsteriz… Hep isteriz. Ne istediğimizi çok iyi biliriz de; neden istediğimizde hep sınıfta kalırız… Hoş bir anıydı; Ege’nin güzel ilçelerinden birine yolumun düşmesi. Adı tatil, adı ziyaret, adı iş her ne ise… Hareketliliğine hayran kaldığım o muhteşem sokakların birinde biraz mola deyip iki top dondurma aldım. “Borcum” dedim biraz endişeli ses tonuyla; “20 lira” dedi karşımdaki kişi. Birkaç saniyelik düşüncem sanki bir saattir düşünüyorum gibi geldi bana. Kafamda yankılanan “20 liraaaaa” kelimesini duyduktan sonra ve arkama döndüm baktım, dondurma için benim çekilmemi bekleyen insanlar. Elimde hazırladığım on lirayı cebime koyup yirmi lirayı çıkarttım buyrun dedim. Sonrası mı? Tatil demek… Deyip başa döndüm. Dondurma istediğimden emindim ama karşılığı olan ücret, neden istediğim konusunda beni sınıfta bıraktı. Ve anladım ki insan aslında bir nesne, bir eşya, bir yer istemez… O nesneden, o eşyadan ve o yerden kendisine yaşatacağı duyguları istermiş.
“Meğer ne tuhaf şeymiş kavuşmak! Şimdi ben uzak ülkelerin birinde, çocuk bahçesinde oturmuş, ya da üçüncüsünde bir trenin. Limon, üzüm, portakal yerken yanımdakiler ya da yağmurlu bir gece yarısı bir garda tren beklediğim zaman kavuşmayı düşünemeyeceğimden korkuyorum.” Melih Cevdet Anday
Saygı ve sevgilerimle…