Sonbahar denilince akla sarı renk ve düşen yapraklar gelir. Yazın sıcak günleri sona erer. Önce geceleri serinlemeye başlar. Artık akşamüstleri kısa kollularla hafiften ürperir insan da ince bir ceket ister sırtına. Derken yapraklar dökülmeye, yaz boyunca hasret kalınan yağmurlar yağmaya başlar. Hele o ilk yağmurun kokusu. Toprağın uzun süre sonra kana kana içine çektiği yağmur suyuna karşılık bize cömertçe sunduğu nefis koku.
Sonbahar hareketin mevsimidir. Bir hazırlık, bir enerji vardır her yerde. Okulun ilk zili sonbaharda çalar. Sonbaharda okul çocuklarının ve anne babaların heyecanı, hareketi sarar sokakları. Yazlıklardaki arkadaşlarla bir sene sonrası için sözleşerek ayrıldıktan sonra okul için alışverişler başlar. Dükkanlar da kış ve okul alışverişi için hazırdırlar. Vitrinleri yazlıklardan arınmış, kış için donanmıştır.
Evlerdeki kış hazırlığı, yeni bir okul döneminin başlamasıyla her öğrencinin “bu sene daha çok çalışacağım” diye kendisine söz vermesi, kış öncesi yapılan dip bucak temizlikler ve serin, terletmeyen, üşütmeyen, bizi düşünen havasıyla sonbahar. İşte bu yüzden sonbahara solan yaprakların mevsimi diyenler haksızlık yapıyorlar bence. Sonbahar tam da başlangıçların, dirilişin mevsimi.