Dostlukların, arkadaşlıkların en derinden yaşandığı günlere… Acıyı, üzüntüyü, mutluluğu, her şeyi yüz yüze yaşadığımız döneme gitmek istiyorum.

Daha çocukluğumuzun bittiği, gençliğimizin ilk yıllarıydı. İnsanlar kavgasını da, sevincini de yüz yüze yaşardı. Sokaklar akşam ezanına kadar çocuklardan geçilmezdi. Şimdilerde çocuklarımızı evden dışarı çıkaramıyoruz.

Kavgalarımızda, tartışmalarımızda karşımıza alır konuşur, sorunumuzu bir şekilde çözerdik. Şimdi her şeyi sanaldan yaşıyoruz. Sanal alem diye bir şey var, yok böyle bir şey.

O seni takip ediyor, sen onu takip etmiyorsan o da seni takipten çıkıyor. O onun paylaşımını beğeniyor ya da sen onunkini beğenmezsen, o senin paylaşımını beğenmiyor. En sevdiğiniz dostlarınız bile sosyal alemde bir şey yazdığı zaman ister istemez kendi üzerinize alınıyorsunuz. Ama karşınıza alıp konuşmuyorsunuz, sohbet etmiyorsunuz, dertleşmiyorsunuz.

Yan yana geldiğinizde bile hemen akıllı telefonunuzu elinize alıyor, yanınızdaki dostunuza, arkadaşınıza sosyal medyadan mesaj veriyorsunuz.

Bir de annesi, babası, kardeşi öldüğü anda sosyal medyadan duyuru yapan cinsler bile var. Onlarla ilgili söylenecek tek bir kelime dahi yok.

Şimdilerde hele bir program çıktı, sosyal medya profilinize kim girmiş, kim çıkmış, sizi kim engellemiş, kim sizi takibi bırakmış, gizli hayranlarınız kimler, sizin paylaşımlarınızı beğenenler, beğenilerini geri çekenler... Her şeyi analiz şeklinde gösteriyor. İnsanlar o programa bakarak, dostluklarını, arkadaşlıklarını, hatta aşklarını ölçüyor. 

Öyle çıkmaza doğru gidiyoruz ki, öyle utanç verici bir süreç var ki önümüzde buraya yazmakla bitiremeyeceğimi bildiğim için burada sözlerime son veriyorum.

Allah yardımcımız olsun.