Bana yalan söylediğini anladığım zaman, gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.

Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman, düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.

Ağrılarımı dindirecek sıcaklığı vermediğinde, sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.

Ve bencil olduğun için bencilce senden vazgeçtim…” Frida Kahlo

Soğuk bir kış ayında gecenin sessizliğiyle cam kenarındayım. Demli bir fincan çayım avuçlarımın arasında eşlik ediyor bana. Sönmüş ışıklara rağmen sokakta belli belirsiz yanan birkaç sokak lambası.

Günün telaşı gecenin telaşsızlığı; Garip!

Okuyorum aşka dair ne varsa ne yazılmışsa.

Şubat Kış’a…

Aşk Şubat’a…

Özlem geceye yakışıyor be azizim…

“Sonra güzel bir insan girecek hayatına. Sen “kaldı mı böyle iyi kalpliler?” derken bulacaksın onu. İlk başta anlamayacaksın, çünkü uzun zamandır yalnız hissetmiş olacaksın kendini koca evrende, milyarlarca insan olmasına rağmen. Ama o, ayna olacak sana. Bir ışık olacak sonra, karanlığını aydınlatan. Kitap olacak okunması gereken. Eğer sen onu arıyorsan koca evrende, o da seni arıyordur aslında. Ama hazır olmayı bekliyorsunuzdur ikinizde.

Bu yüzden karşılaşana kadar bazı acılardan geçeceksiniz. Birbirinizi daha iyi anlamanız için. Birbirinizi bulunca adına AŞK diyebilmek için” (Alıntı)

Aşkla nefret iç içe derler. “Sanmam” derim. Ama yaşar bakarım, en sevdiğim özellikleri bana sevdirirse, en keyifli anımda canımı sıkıp, en mutsuz anımı da güzelleştirirse, değersizleştiren, hiç’leştiren de olsa, dünyadaki en değerli şeymişim gibi hissettirse de…

Beni çok sevse, ya da hiç sevmese…

Ne fark eder? Bunların hepsi AŞK zaten.

Gece duygularımıza, duygular gecelerimize gebeyken can cazım,

Biri olsun… Bin kez biter gibi olsa da hayatınızda.

Saygı ve sevgilerimle…