Kendisini söyleşi sonuna kadar dinleyemedim ama dinlediğim yere kadar gurur duydum böyle bir eğitimcinin varlığı ile…

Emekli Din Kültürü Öğretmeni Şair Fazıl Ahmet Bahadır’dan bahsediyorum…

Genç neslin Işık Dergisi isimli çıkardığı Edebiyat Dergisi’nin ev sahipliğinde katıldığı söyleşide öyle güzel konuştu ki Bahadır hocamız, yüreğime su serpildi adeta…

Bir kez daha Müslüman ve Türk olmaktan gurur ve şeref duydum.

Söyleşiden çıkarken meslektaşlarıma da ifade ettim, Hem ilahiyatçı hem de vatansever insanlara o kadar aç bir milletiz ki, böylelerini gördükçe seviniyoruz.

Bahadır hocamız, 26 Ağustos’un öneminden bahsetti… Yani Türklere Anadolu’nun açılan kapısı Malazgirt ve 851 yıl sonra yine aynı gün Büyük Taarruz ile Yunanlılar karşısında aldığımız zaferi anlattı.

Ben çok fazla yorum yapmadan zaten haberini de yaptığım Emekli Din Kültürü Öğretmeni Şair Fazıl Ahmet Bahadır’ın söyleşideki sözlerini buradan siz değerli okuyucularımız ile de paylaşmak istiyorum:

“Birincisi 1071 yılında Malazgirt Zaferi’nde büyük sultan Alparslan ile beraber bu toprakları yurt yaptığımız gündür, ikinci 26 Ağustos ise 851 sene sonra bu sefer başka deha büyük Atatürk ile bu toprağı yeniden vatan dediğimiz gündür. İster tesadüf deyin, ister bir dehanın eseri deyin, 26 Ağustos Anadolu’ya dönüş günümüz ile Büyük Taaruz’un başlangıcı olan günün örtüşmesi çok önemlidir.

Bu ülkeden ne ortaklara ne de başka ülkelere verilecek tek karış bir toprağımız yok. Burası ancak bize yetiyor. Biz bunun yirmi katı büyüklüğünde bir coğrafyadan küçüle küçüle buraya kadar geldik. Biz bu topraklara sığmıyoruz, bu topraklar ya bizimdir ya da hiç kimsenin değildir.

Bakın vatanlarına sahip olmayı beceremeyenleri görüyorsunuz ülkemizde sayıları yaklaşık 5 milyonu buldu. Biz gitmedik, gidebilirdik de. Ama biz bu coğrafyada ölmeyi tercih ettik sonuna kadar direndik. Allah onlardan razı olsun. Bir ilahiyatçı olarak şunu söylemekten gurur ve onur duyuyorum. Mustafa Kemal Atatürk Tanrı’nın Anadolu’ya gönderdiği bir mucizedir. Büyük Bilge Kağan’dan sonra Anadolu’da onun tekrar ete kemiğe bürünmüş halidir. Bugün bunları konuşabiliyorsam, camilerden ezan okunabiliyorsa, kızlarımız erkekle beraber aynı sıralarda oturup modern bir şekilde eğitim yapabiliyorlarsa bunu Cumhuriyet’i kuran kadrolara borçluyuz. Şekli, şemali, düşüncesi ne olursa olsun ne kadar farklı düşünürsek düşünelim ama ülkenin kurucusuna çok şey borçluyuz. Onların mekanları cennet olsun Allah onlardan razı olsun.”

İşte böyle aslında çok güzel devam ediyordu söyleşi ama zaman kısıtlığından buraya kadar takip edebildik.

Bahadır hocamızın ağzına sağlık diyerek, Sultan Alparslan’dan, Mustafa Kemal Atatürk’e kahraman gazilerimize ve tüm şehitlerimize selam olsun diyorum…