“Kıskançlık, Aşk’ın gölgesidir” dese de ünlü bir yazar kıskançlık için, yitirilmek istenmeyen bir kişinin ya da ilişkinin yitirileceği ya da tehdit altında olduğu şansıyla yaşayan karmaşık bir ruhsal yaşantıdır aslında Aşk’ın ederi…
İşyerleri hassas dengelerin olduğu yerlerdir, insan hayatında… Cinsiyetin kadın erkek önemi olmaksızın yapılan, terfilerin, verilen ödüllerin, motive edici sözlerin, yandaş davranışların birleştiği hayatımızın geniş bir alanını kaplayan iş sahasındaki ederidir… Duyguların yoğun yaşandığı evliliklerde, sevginin en yüksek halinin, egoların dansının, baskıların acımasızlığının, kuşkuların can almasının acı yanının ederidir kıskançlık…
Bir fincan kahve içebilmek için imkân yaratmakta sınır tanımayacağının, sol omzumuzun her zaman ihtiyaç giderebileceğinin, her türlü konuyu masaya yatırabildiğinizin ama gene de negatif düşüncelerin arada bizleri yokladığının burukluğunu yaşadığı dostlarımızın, arkadaşlarımızın ederidir kıskançlık…
Şimdi söz zamanı; negatifleri bırakıyoruz, pozitifleri kapışıyoruz… Varsayımları önyargıları kibrit çalıp yakıyoruz… Detayları bırakıp arkamızda kaçıyoruz… Sakinliği seçip mutluluğun, huzurun bize baktığını görerek gülüyoruz… kuruntusuz bir yaşama güvenle günaydın deyip kocaman bir nefes alıyoruz… Ve dönüyoruz kendimize; oturtuyoruz kendimizi bir sandalyeye ve soruyoruz. “sen aslında kimsin, ne kadar kendinsin, neye ihtiyacın var?” işte bütün mesele bu…
“Varlığım kimilerini “deli” etse de, uzaktan beni “gizli gizli” izlemelerine bayılıyorum” be AZİZİM…
Saygı ve sevgilerimle…