Erciyes Şairler ve Yazarlar Derneği’nde yönetim kurulu üyeliği, sokak çocuklarını koruma derneği genel başkanlığı, Kayseri Seyyid Burhanettin derneği üyeliği gibi benzer görevlerde bulundum.
Eserlerinizin içeriği hakkında neler söylemek istersiniz?
Şuan 4 eserim bulunuyor. 3’ü yayınlandı. Birtanesi de yayınlanma aşamasında. 2009 yılında en iyi kadın yazar seçildim. Kayseri’li ve ödüllü bir yazarım. Soyut kavramları ele almayı seviyorum. Olay hikayesinden çok, durum hikayesini ele alıyorum. Romanlarımda isim vermeden yazmaya çalışıyorum. Küçük ayrıntıların olduğu olayları ele almayı seviyorum. Büyük olayları anlatmaktansa küçük olayları anlatmayı tercih ediyorum. Anlattığım konularda insanın dışa vuran yansımalarını anlatmaya çalışıyorum. Romanlarımdaki temayı oluşturan düşünce de bu yönde oluyor. Sadece tek yönde yazmayı sevmiyorum. Farklı konuları ele almak beni yazmaya daha da cezvediyor. Yine psikolojik tahliller yapmayı seviyorum. Buna hitaben zor bir kulvar seçtiğimi de biliyorum. Ama bu konu beni heyecanlandırıyor. Biraz zor bir yazarım. Kişisel olarak da öyleyimdir. Biraz kapalı anlatımım var. Okuru zorluyor ve düşündürüyor. Anlatımlarım çetrefilli değildir. Yalın anlatıma yer vermekle beraber karşıdaki tatlı bir uyarı alsın isterim. Okuyucu her zaman olayların içinde kalsın, romanın içinde düşüncelere dalıp yolculuk yapsın istiyorum. Ben hep yazarlar birer kaptandır derim. Kaptan adayıyım deyip alçak gönüllü davranmayacağım. İyi bir kaptan olma yolundayım. Peşime takılan okuyucularımı güzel yerlere götürmenin yollarını arıyorum.
?
Yazı yazma fikri için 30 yıllık bir süreç oldu diyebilirim. Kitaplaşma fikri olarak da bu süre 10 yıl kadardır. Ara ara konuları ele alıp yazılar ve hikayeler yazıyordum. Daha sonra bu yazılarım, önüne geçemeyeceğim kadar çoğaldı. Ama hiç bir zaman bu yazıları toplayıp kitap haline getirim diye bir düşünceye sahip olmadım. Yazı yazma dediklerinde bu istek bana sanki yemek yeme, nefes alma diye algılamama neden oluyor. Yazı yazmak benim hayat felsefem. Hayatımın olmazsa olmazıdır. Yazı yazmayı öğrendiğim andan itibaren ben yazarım diyorum ama kitaplaştırma anlamında ise bu yıl olarak 2002 yılına tekabül ediyor. Eşimin isteği üzerine yazılarımı kitap haline getirmeye karar verdim. Eşim bana bu eserlerini insanlarla neden paylaşmıyorsun demişti. Bu konuşmadan önceye kadar kitap çıkarma fikri hiç oluşmamıştı ama eşimle yaptığım konuşma bu eserlerimin ortaya çıkmasında ki en büyük etken oldu.
Kayseri’lilerin edebiyata ilgisini nasıl görüyorsunuz?
Aslında bunun için köklü bir konuşma yapmaya ihtiyaç var. Şöyle diyecek olursak; Kayseri’nin edebiyata ve kültüre bakış açısı yeterli olmamakla beraber yeni yeni kabuğunu kıran bir şehir konumunda. Bundan önce böyle konulara ilgi duyulmamış. Sosyal içeriğini konuşursak çok uzun yerlere gider de kısacasını söylemek gerekirse yeterli ilgi ve itibarı görmemiş. Kayseri’de ki yazarlara saygı duyulduğunu itibar gösterildiğini söylersek doğru söylemiş olmayız. Yazarın kendi karakteriyle alakalı olabilir ve karşısındaki insanlar ona kişisel bakmış olabilir. Aynı zamanda okuma oranının yeni yeni artış gösterdiğini, yazarların yeni yeni faaliyete geçtiğini yine yazarlara ilginin yeni yeni arttığını söylemek mümkündür. Sonuç olarak Kayseri’de kültür sanat bulunduğumuz zamanda hareketlenmeye başladı diyebilirim.
Kayseri’de edebiyat alanında gereken yolun kat edileceğine inanıyormusunuz?
Ben güneşin buradan yani Kayseri’den doğacağı kanaatindeyim. Burası verimli bir şehir. Ama sağlam lokomotivler olursa daha da ileri gidecektir. Benim şuan beraber çalıştığım, yönlendirdiğim genç kalem arkadaşlarımız var. Her biri birer eserle ortaya çıkacaklardır. Bu nedenle ben edebiyatın ilerleyeceğine güzel yerlere geleceğine inanıyorum.
Peki siz kadınların edebiyata ilgisini nasıl görüyorsunuz?
Güner Dinçaslan olarak beni tanıyanlar bu soruyu çok fazla soramazlar. Çünkü ben yazarlığın kadın veya erkek olarak ayrılmasına karşıyım. Yazarlığın cinsiyetle sınıflandırılmaması gerektiği kanaatindeyim. Her ne kadar 2009 yılında kadın yazarı seçilmişsem de ben yine de yazarlığın bu şekilde ayrılmasını doğru bulmuyorum. Hem cinslerim nasıl bakar? Ne düşünür? Bana hak verirler mi? Bu sorularla da pek fazla ilgilenmiyorum. Bu düşüncem ileri ki yıllarda çürütülür mü bunu da zamanla yaşayıp görmüş olacağız. Ama şuan için düşüncem bu şekildedir.
Kayseri’de düzenlenen edebiyat ya da kültürel etkinlikleri yeterli buluyor musunuz?
Ben edebiyatın bireysel olarak ele alınması gerektiğini savunuyorum. Şehir ne yaparsa yapsın benim yazacağım eserime bir etkisi olmaz. Düzenlenen etkinliklerle ilgi olarak da elbette ki yeterli bulmuyorum. Daha fazla etkinlikler yapılabilir ki yapılmasıda gerekir. Yine genç kalemleri teşvik etmek için çalışmalar yapılması gerekir. Ama bunu söylerken bu şehrin amirlerindende bu şekilde bir serzenişte bulunmak istemem. Dediğim gibi edebiyat tek taraflı bir şeydir. Yine yazarlar desteklenirse iyi ürünler oluşur, desteklemezse kötü ürünler meydana gelir fikrine de sıcak bakmıyorum. Entellektüel düşünce de böyle olmasını gerektirir.
Edebiyatın bireysel olduğunu söylediniz. Edebi tarihimizde de sanatçılar, sanatı sanat için ya da toplum için diye iki grupta incelemiş ve bu şekilde kendilerini bu iki başlık etrafında toplamışlardı. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Önce bende sanatı sanat için yapıyorum diyordum. Sanat sanat için yapılırsa güzeldir. Diye düşünüyordum. O zaman kitaplarım yayınlanmaya başlayınca dedim ki; sanat sanat içinse ben o zaman bu kitapları neden yayınlıyorum? Yazıp bir kenara bırakayım dedim. Şuan için her ne kadar sanatı sanat için yapıyorum desemde ek parantez açarak da kitabı yayınlanmış yazarın bunu dememesi lazım. Biraz çelişkili konuşsamda ben hem sanatın sanat için hem de toplum için yapılmasını savunduğumu söyleyebilirim. Ama ben yazılarımı bir kişide olsa bin kişide olsa yazmaya devam edeceğim.
Okurlarınızdan nasıl tepkiler alıyorsunuz? Onlarla konuşma fırsatınız oluyor mu?
Şuan için tabi ki dönüşler ve eleştiriler oluyor. Okuyup duygulanan ve bana ulaşmaya çalışanlar oluyor. Anlatımımın biraz ağır olduğunu söylemiştim. Dilim itibari ile TDK‘nın kurullarına uyma koşullarına uygunluğundan dolayı ve aynı zamanda az da olsa devrik cümle kullansamda olumsuz eleştirilerle çok da fazla karşılaşmıyorum. Kalemimin Türk edebiyatına yön verecek kalemlerden biri olduğunu söylüyorlar. Tabiki de bu benim ruhumu okşuyor. İnşallah Türk edebiyatında kalıcı olabilirim. Eleştirmenler tarafından bu başarımın devam edeceği de söyleniyor.
Takip ettiğiniz yazarlar kimler? Kendi anlatımınıza yakın hissettiğiniz yazarlar var mı?
Bu bana hep sorulan bir soru. Hep kaçamak cevap vermiş gibi oluyorum ve buna da üzülüyorum. Gidip bakıyorum işte hangi yazarı beğeniyorum diye. Ama takip ettiğim işte benim dilimle konuşuyo diyebileceğim birisi yok. Hep bunu diyince biraz ukalaymışım gibi algılanıyor ama bunu demek zorundayım. Yine de Oktay Anar farklı bir üslup yakalamış. Bu da benim dikkatimi çekti. Bu aralar onu okuyorum.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
İnsanlar kitapevlerinden kitap alsınlar. Birbirlerine tavsiye etsinler fakat birbirlerinin kitaplarını okumasınlar. Bu şu anlama geliyor. Herkes kitapevinden bir kitap alıyor ve bunu 3-5 kişi okuyor. Herkes beğendiği kitabı yayınevinden alıp okursa herkes için yarar sağlar. Alınan kitabın değeri artmış olur. Bu yüzden onlara kitaplarınızı alın ama onlar sizin için özel olsun sadece tavsiylerde bulunun demek istiyorum.