-Yalakalık almış başını gitmiş.

-Gündemi birileri belirliyor.

-Bu ne kardeşim hep aynı yazılar ve sözler…”

Alışılagelmiş bir giriş cümlesi ile başlamak isterdim gazetedeki ilk yazıma,

Fakat, sabit yaşamamayı hayat felsefesi edindiğim için şöyle başlamayı tercih ediyorum:

-Köşe yazarı, aydın olmalıdır.

“Aydın olmak demek, modaya uygun elbise, şapka giymek ve kolalı gömlek giyinmek demek değildir. Aydın kesim, halkın beyni konumundadır. Halkımız sizi iyi bir eğitim aldıktan sonra yüksek bir gelir elde edesiniz, geceleri eğlenesiniz diye sizi o konuma getirmemiştir. Böyle olanlar gerçek aydın olamazlar. Onlar yozlaşmışlardır.
Eğitim almış olanların tümü; milli düşünceyi geliştirmeye, milli ruhu uyandırmaya, milli irâdeyi güçlendirmeye mecburdular.
Köylülere, işçilere, halkın alt kesimlerine nasıl daha iyi bir konuma yükselebileceklerini öğretiniz!.
Halkımıza var olmanın değerini bilmeyi ve korumayı öğretiniz.

Çorak topraklarımızda her köylünün, her işçinin daha insanca, daha sağlıklı, daha mutlu, daha akılcı bir hayat yaşayabileceklerini anlatınız!(...)”

GrigoryPetrov, “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabında bataklıklar ülkesi diye anılan Finlandiya’yı bağımsız, yaşanabilir, kültürel seviyesi çevresindeki ülkelerden daha yüksek bir konuma getirmek için çabalayan aydın Snelman’ın öyküsünü anlatıyor.

Ve Snelman önce aydınlara veriyor görevi, aydın olunuz aydınlatınız.

Köşeler, yazarların özel mülkleri değildir.

Her yazar, köşesinin kiracısıdır.

Ev sahibi ise halktır.

Zira bilgi verdiğin, aydınlattığın kadar orada kalır yoksa yerini başka bir kiracıya haberin olmadan bırakırsın.

***

Kadınlar…

Ana olan, bacı olan, savaşta asker, mutfakta aşçı, fabrikada işçiolup bedeni hakkında bile söz söyleme yetkisini erkeklere kaptıran kadınlar…

Erkekler…

Doğduğunda maailenin sevinç çığlıkları attığı, ‘soy yürüten’,

Çalışma hayatında en önde olan erkekler.

Kadının;‘görev’ini belirleyen,

Haklarını,

‘Edep’ çerçevesini belirleyen,

Doğuracağı çocuk sayısına kadar karar veren,

Konuşacağı ve susacağı yeri seçen,

Siyasete gireceği zaman kotasını,

Ve yaşam hakkını bile belirleyen erkekler!

Peki neden?

***

Bir ülkeyi uyandırmak için en büyük ümit, yeni kuşaklara terbiye verme meselesidir. Terbiyeyi de başta aile verir.

Karakter, eğitim, koşullar ailede atılan temelin çıkılan katlarıdır.

Bir önceki nesle yeni nesil gençleri sorsak, neredeyse hepsi şikayetçidir.

Peki kabahat sadece gençlerde midir?

Değildir.

Sizler nasıl bir ahlâka sahipseniz, verdiğiniz terbiye ne ise mahsulde odur.

Velhasıl-ı kelam;

Kadını erkeğe esir eden,

Erkeği kadın üzerinde söz söyleme hakkına sahip bırakan,

EN ÇOK ŞİKAYETÇİ OLANLARDIR.