Dinliyorum ama duymuyorum...
Gülümsüyorum ama SAHTE....
Önyargılı yaklaşıp vay be;
Ne de güzel rol kesmiş bize de, demeyin sakın.
Çünkü rolleri hepimiz paylaştık.
Ben üzerime düşen kadar sahnedeyim.
Ne oldu şaşırdınız sanki bir an?
Nedendir bilmem ama gerçek olan her şey şaşırtır insanı böyle...
Çünkü alışmışız her yalanı alkışlamaya, hep doğruyla başlayacağımıza, kendimize söz verdiğimiz cümlelerin sonunda kıvırmaya...
Aslında biliyoruz bütün doğruları, yapılması gerekenleri, haksızlıkları, yenilgileri ve en önemlisi de nezaketin nerede devreye gireceğini.
Nezaket de nereden çıktı bu cümlenin sonunda diye soranlarınız da olacaktır eminim.
Sormayın bence, çünkü biz bütün konuşmalarımıza, yaklaşımlarımıza hatta dostluklarımıza nezaket kurallarına uyarak adım atarız.
İşte o an birinci maskeyi takmışızdır...
En sevecen hallerimiz,
En düzgün konuşmalarımız,
En usturuplu oturuşlarımız,
En özenli giyinişlerimizle.
Her cümlede itina ile seçtiğimiz kelimelerimizle.
VAY BE....
İnsanları sadece gözlemlemeyle başlayın merhabalarınıza.
Kim daha iyi oynuyor,
Kim daha iyi gülerken ağlıyor, ağlarken gülüyor,
Kim sinsice fesatlık yapıyor,
Kim iki yüzlü davranıyor,
Kim kuyu kazıyor,
Kim daha iyi yalan söylüyor.
Oysa yürekler o kadar şeffaf ki.
Her şeyin farkındayım ve izliyorum.
Hatta arada alkışlıyorum “çok iyi rol” der gibi.
Maskelerinizi de düşürün der gibi de gülümsüyorum.
Biraz da kişisel menfaatleri sıkıştırıyorum araya.
Eh azıcıkda zamana bırakıyorum.
Sonuç mu?...
İyi niyetlerimizi harcamaktan korkmadığımız inanışlarımıza, kendimiz gibi zannedip çabuk aldanışlarımıza,
Yok bidahakine değişecek diyen alttan alışlarımıza,
Vefa diye başlayıp feda ettiğimiz iyimser hallerimize
SAYGILAR EFENDİM....
SELAMETLE.