Doğuş Medya, 1999 yılında NTV ile faaliyetlerine başlayan sonrasında internette ve radyo yayınlarında adını yeterince duyurmuş bir yayın grubu. Böylesi köklü bir yayın grubunun bu kararı alması, herkesi olduğu gibi beni de şaşırttı. Doğuş Holding ise bütününde, bünyesinde bulunan 250'ye yakın şirketi ve 40.000'in üzerindeki çalışanı ile hizmet vermesiyle biliniyor. Hatta ve hatta neredeyse Türkiye’yi bütün dünyada temsil ediyor denebilir. Daha iyi bir yaşam sloganı ile hareket eden holding, bugün başarısı ile değil, işten çıkarım haberleriyle düşüyor gündemimize. Covid-19’un ilk etkilerini gösterdiği Mart aylarında da Doğuş Grubuna bağlı Günaydın Restoran’da işten çıkarmalar söz konusuydu. Özellikle altı ayını doldurmamış veya deneme süresinde olan, tazminat alamayacak işçiler arasından seçilerek yaklaşık 130 çalışanın işten atıldığı iddia edildi.
Bugün ise, bünyesinde NTV ve Star TV gibi medya organlarını barındıran Doğuş Medya Grubu'nun küçülmeye gideceği öğrenildi. Fakat iddialar, yenisi eklenerek çığ gibi büyüyor. Yaklaşık 250 kişinin işsiz kalacağı öne sürülen grupta, bu sayının daha fazla olabileceği ve tensikat kararının 1 ay önce alındığı belirtiliyor. Üzgünüm, fakat Doğuş Medya da giderek daha tek sesli bir medya düzeninin hüküm sürmeye başladığı Türkiye’de bu düzene çanak tutuyor. Doğuş Medya’nın kemer sıkma politikası, “başıma bir şey gelmesin bunu da yazmayıvereyim.” diyenlerin değil de; “Gazetecilik başkalarının basmadığını yayınlamaktır.” diyenlerin kaybına sebep olacak belki de!
Gazeteciliğin propaganda faaliyetine dönüşmeye yüz tuttuğu günümüzde, gücün ve yetkinin yanında olanın kazanacağı aşikâr. Baskı, sansür ve mobbinge maruz kalan birçok gazeteci ise mesleği kendi isteğiyle bırakmak istiyor. İlkesiz gazeteciler ise yandaş medya olmaya kaldığı yerden devam ediyor. Ne de olsa Türkiye’nin dört bir yanı saklanan, gizlenen olaylarla dolu! Medyadaki tekelleşme bu ülkede sorun olmaya devam edecek. Ne zaman ki düşünce suç olmaktan çıkar, o zaman ilkeli gazeteciler çoğalır.