Bir tarafta her sabah oldukça severek izlediğim, eleştirmeyi ve eleştirilmeyi seven, özgür haberciliği ve gazeteciliği savunan bir meslektaş.
Diğer tarafta eşinin gazeteci ve haberci olduğu için konuşmaya korktuğu, bu zamana kadar sustuğu ve artık susmayacağını iddia eden ve şiddete uğradığını açıklayan bir kadın.
Bugün İsmail Küçükkaya’nın başarılı şeylerinden bahsetmek isterdim fakat karşısında bir kadına şiddet iddiaları söz konusu!Bu zamana kadar Küçükkaya’nın kadına şiddet konusunda yaptığı haberleri, açıklamaları, kadınları savunuşunu anbean hatırlıyorum. Kadına şiddet haberlerinin her daim içinde olan gazetecinin bu iddialar ile gündeme gelmesi çok üzücü. İddia diyorum çünkü kesinleşen bir mahkeme kararı yok. İddia kelimesinin Eda Demirci’nin zoruna gitmemesini umuyorum. Benim için böylesi konularda kadının beyanı muhakkak esastır! Onun neler yaşadığını hissedebiliyor, anlayabiliyorum. Sadece bu zamana kadar neden korktuğuna dair ufak bir sitem ediyorum… Sonucu her ne olursa olsun siz susmayın, biz susmayalım.
İddiaları okudukça sinirlenmemek elde değil inanın! Öğretmenlerin sesini duyurmaya çalışan bir gazeteci, eşi öğretmen diye onu nasıl küçümser aklım almıyor. Öğrenmeye rehberlik edebilecek dolulukta bir kişinin, bir kültürün böylesi küçümsenmesini hakaret olarak algılıyorum.Fiziksel ve psikolojik şiddet iddialarını İsmail Küçükkayaise reddediyor, reddetmekle de kalmayıp “ispatlasın” diyor. Kabullenmesini zaten kimse beklemiyordur. Fakat bu süreçte yapılması gereken herkesin elini vicdanına koyup, kişilerden, konum ve mevkilerden, sağ – sol ayrımından sıyrılıp gerçekleri kabullenmesidir. Ne solcu kesim, İsmail Küçükkayı’yı savunup kadına şiddeti meşru görmeli, ne sağcı kesim İsmail Küçükkaya ve FOX TV nefreti yüzünden Eda Demirci’yi kirli siyasete alet etmeli!
Eda Demirci’nin bu süreçte fazlasıyla yıpranacağını biliyorum. Kirli ithamlar, “para için yaptı”lar, havada uçuşacaktır. Tüm bu söylemlerin sonucunu adalet(?) karşısında bende merakla bekliyorum. Bu ülkede “ben şiddet gördüm”, “ben tacize uğradım” demek, ne yazık ki bir kadın için çok zordur. Çünkü konu ne zaman “kadın” olsa, adalet inandırıcılığını yitirmeye, kör olmaya yüz tutmuştur. Bir de üzerine toplum baskısı eklendi mi bu olaydan en zararlı çıkan taraf, hep “kadın” olmuştur. Bazı kadınlar zararlı çıkacağını bilse bile doğru bildiği şeylerin peşinden gider. Sonuç itibariyle kadının zararlı çıkması karşı tarafı hiçbir zaman haklı yapmaz. Kadın yıpranır, aşağılanır belki kandırılır bile! Fakat kadın hiçbir zaman haksızlık karşısında susmaz. Ben de bu sürecin bizzat takipçisi olacağım. Kişi, konum, mevkii gözetmeksizin kadın haklarını ihlal eden kim var ise karşısında duracağım. Türkiye’de bir kadın daha şiddet karşısında susmadığı için çok mutluyum. Diğer bir kadının susmaması için de elimden geleni yapacağım.