Kayseri’de bizzat şahit olduğum ve bu konuyu görüştüğüm gayrimenkulcüler var. Kayseri’nin en iyi gayrimenkul şirketleri, ellerinde satılık daire kalmadığını ve daire aradıklarını dile getirdi. Satılık dairesi biten birçok gayrimenkul çalışanı kendi şahsi evlerini bile satışa çıkardıklarını ifade etti. Bu durum, kredi faiz oranlarının düşürülmesi ile birlikte konut sahibi olmak isteyenlerin kârına gibi görünüyor. Yaşanan yoğunluk ise kimilerine “yok artık!” dedirtiyor. Birikimi olan ve gelecekteki ekonomiye güvenen insanlar bu trende katılmak için tüm çabayı gösteriyor.
Tüm bunların yanında ne yazık ki konut ve araç sahipleri iki güruha ayrılmakta. Bir taraf satış yapabilmek içinfiyatları düşürürken, bir taraf fırsatçılık yapıp fiyatları arttırıyor. Böylesi bir dönemde ikinci güruh arasında yer almak, konut ve araç sahibi olmak isteyenlerin canını bir hayli sıkıyor. Uzmanlar ise kredilerin geri ödenmesinde zorluklar olabileceğini belirtiyor. Geleceğe dair bir bilinmezliğin oluşu, üretim-tüketim ilişkisinin kestirilememesi, dolaylı yoldankamu bankalarını da zora girdirecek gibi görünüyor. En son açıklanan 4’lü kredi paketinden kredi kullanımının en şaşırtanı ise, bana sorarsanız tatil paketi oldu. Lüks yaşamın birer parçası olabildiğimiz için sevinmemiz mi gerekir yoksa üzülmeli miyiz bilemiyorum. Ancak bu paketi fazlasıyla gereksiz buluyorum.
Kamu bankalarının olası zararı durumunda, iktidarın kaynak aktarımı yapabilmesi/yapabilecek güçte olması gerekir. Bu durumun en kârlı oluşumu, kuşkusuz kendini garantiye almak isteyen özel bankalar oluyor. Çünkü özel bankalar bu kredi paketlerinde yer almıyor. Kamu bankacılığının aktifleştiği günümüz piyasasında neler olacak merakla bekliyoruz. Sizce vatandaşı borçlandırmak doğru bir hamle mi?
Hepinize sağlık ve bol kazanç diliyorum.