Bitmeyen, bitirilmeyen, bitmez olaylar olaylar olaylar…
Güne başlarken kaygı dolu yüzlere “günaydın” demekle dememek arasında kaldığım tereddütlerim…
Selam verip yanıma gelen arkadaşımın bir çay içimlik kısa zamana sığdırdığı devasa sorunlu hayatı…
Sağ şeritten sinyalimi yaktığım halde, sol şeride geçmek için izin istememe rağmen, olanca hırsını benden çıkartmak istercesine eli kornada takılı kalan vatandaşım.
Soru soran telefondaki kişim; cevap verdiğim halde anlamamaları ve hala aynı soruyu değişik şekillerde önüme sunmaları…
İşe gelmenin artık can cezasına dönüştüğü her hallerinden anlaşılan, lakin arkalarından “ha gayret az kaldı at kendini şu işe” diye iteklenen mutsuz bedenliler…
Kışa girerken masraf kaygısıyla can çekişenler, yaza çıkarken hala iç daralması yaşayanlar…
Bir günde yalnız kalıpta kafamı dinleyim, kendi kendime kahvemi yudumlayım deyip de; yalnız kaldığında ise o keyif alacağı kahveye of bitse de kalksama dönüştüren iç sesler.
Evet herkes mutluuu… Yalan mutsuzz…
Evet herkes mutsuz…
Yalan mutluuu…
Gerçeklerden kaçtığımız tek gerçek bence herkes depresyonda azizim…
Uzmanların dediğine göre çağımızın hastalığı depresyon=mutsuzluk
Ne istediğimizi bilmiyoruz aslında, bocalamamız ondan. Bizi nelerin mutlu edeceğine bir türlü karar veremememin gelgitleri sendeletiyor.
Bizi mutsuz eden ne varsa bir türlü hayatımızdan çıkartmayı başaramamanın kızgınlığı ile çarpıyoruz sağa sola. Kimseye hayır demeyi beceremediğimizden bütün hayırlar bize kalıyor.
Rızamız olmadan birçok olaya dünden razı oluyoruz ne garip…
Hayatlarımızı adeta “ Allah ne verdiyse” üzerine kurup plansız programsız rastgele yaşamaya sığıntı oluyoruz. Hayallerimiz devasa büyüklükte, beklentilerimiz koca bir balon edasında patlayınca suratına tokat yemiş gibi şaşakalıyoruz.
Azla yetinmeyi acizlik, daha fazla istemesini Alimlikten sayıyoruz. Mutluluğun Mars’ta olacağına inanarak sadece gökyüzüne odaklanıp Mars’a nasıl giderim planları yapıyoruz. Sevdiğimiz işlere uzaktan el sallayıp “bekle bir gün yanına mutlak geleceğim” deyip sevmediğimiz işe sürünerek gidiyoruz.
Kaygı yok azizim ben iyiyim…
Yok yok ben iyiyim azizim kaygı yok…
Galiba iyiyim merak etme kaygı neydi ki?
Biraz kaygım var ama mutluyum…
Mutsuzum ama kaygımda yok şükür… Ama gene de 2’nin üç… 3’ün iki harfli olması çok canımı sıkıyor…
Yoksa kaygım yok…
Saygı ve sevgilerimle…