Varoluşçulardan fazlasıyla etkilenen İkinci Yenicilerde de sığ siyasetin ve gündeliğin peşinden gitmeyen, her türlü kalıp ve hegemonyaya isyan sezilir. Bu isyan yine Albert Camus’da zirve yapan kendini olup biten her şeyden sorumlu görme anlayışı zemininde bir isyandır.
İlhan Berk’in aynı şiirindeki mısraları bu zarif başkaldırı ve sorumluluk duygusunu gayet güzel anlatır.
“Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları”
Cemal Süreya “Üvercinka” da Afrika dâhil bir “biz”den söz ediyor. İnsan olan, sadece insan olduğu ve hatta sadece canlı olduğu için “biz”. Başka bir özellik arayıp ayırmadan, Afrika’yı “bile” dâhil ederek, beraber mısralar söylediği ve kurşuna dizildiği bir sevgiliyle:
“Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dâhil”
“Geyik”in peşinden Turgut Uyar’ın “Geyikli Gece”siyle gidelim:
“Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli…”
Edip Cansever “Uzak Yakınlık”ta diyor ki:
“Yarısı yenmiş bir elmaydık bana sorarsan
İkimizdik, iki kişi değildik
Bakıyorsak birlikte bakıyorduk gözlerimin içine
Birlikte gözlerinin içine bakıyorduk senin
Yanlıştı, doğruydu, hiç bilmiyorum
Sanki bir bakıma ayrılık böyle.”
Ve son mısralar Ülkü Tamer’den olsun. İlki “Üşür Ölüm Bile”den, ikincisi “Şiir İçin Cevaplar”dan ve üçüncüsü “Gül Dikeni”nden:
“Bir soğuk yel eser
Üşür ölüm bile
Anlatır akan kanı
Beyaz sesiyle”
“Şiir ölümün gölgesidir,
yaşamanın örtüsü.
Çocuğun savunmasıdır şiir.”
“Silahları nedeyim
Benim sevgim mavzer bana
Suya attığım çiçekler
Bir gün olur döner bana.”
İktisatçıların ortaya attığı, oradan tüm disiplinlere yayılan “sürdürülebilirlik” kavramıyla ifade etmeye çalışırsak, bu “caps” kültürü sürdürülebilir olmaktan uzaktır. Bir gün, üstelik uzak olmayan bir vakitte insanlık yeniden derinliği, duayı, sahiciliği, doğaya saygıyı ve şiiri keşfedecek ya da türümüz yok olacak. Ben ilk ihtimalin gerçekleşeceğine inanıyorum ve ikinci yeninin yeniden “duyularak” okunacağını düşünüyorum.