1908 yılı 2. Abdülhamit zamanında 2. meşrutiyetin ilan edildiği günün gecesinde gazete provalarını görmek için gelen sansür memurlarını İkdam gazetesinin sahibi Ahmet Cevdet ile Sabah Gazetesi sahibi Kayserili Mihran Efendi, gazetelerinin prova baskılarını vermeyerek geri çevirmiş ve “Gazeteler Hürdür, Sansür Yasaktır” demişlerdir.

24 Temmuz 1908’den beri sansürün kaldırılışı Basın Bayramı olarak kutlanmaktadır.

111 yıl önce kaldırılmış sansür…

Bir gazeteci olarak söylüyorum, halen modern sansür öyle güzel uygulanıyor ki, kimse bunun sansür olduğunun farkında bile değil.

Siyasetçilere yakın olanların taraf olduğu, ideolojik çığırtkanlıkların tavan yaptığı, reklamcılık yaparak gazetecilik yapanların fazlalaştığı bir dönemde sansürün kaldırılışını nasıl kutlarız?

Ya da ‘sansür kaldırıldı’ nasıl deriz?

Önce basit bir örnek vereceğim sansüre, bir kurum bülteni geldiğinde, sadece o kurumların istediklerini, o kurumların yazdıklarını göndermeleri bile bana göre sansürdür. Çoğu programa basını davet etmeyip, kendi kurumunda basın grubu kurarak, yazılmasını istedikleri yazıları, haberleri bizlere göndererek modern bir sansür uygulanıyor aslında.

Bu basit bir örnekti. Mesela halen devam eden, bizzat gazetemizin yaşadığı mahkeme sansürlerinden de bahsedeyim.

Bir haber için mahkemeye başvurmak en doğal haktır, tamam ama bu kararlar öyle böyle bir karar değil. Daha yayınlanmamış, yayına girmemiş mahkeme kararları açık açık sansürün halen devam ettiğinin açık göstergesidir.

VARAN 1- Bir özel hastane ile ilgili haberler yaptık, gayet doğal bir şekilde mahkemeye başvurdular, Mahkeme de hukuk tarihinde görülmemiş bir şekilde yayınlanmayan habere yayın durdurma kararı vermişti. Düşünebiliyor musunuz? Daha ikinci haberi yazmadan, ilk yazdığımız habere istinaden diğer haberi yayınlamadan yayın durdurma yasağı gelmişti.

VARAN 2- Şeker Fabrikası ile ilgili haber yaptık, mahkemelik olduk. Mahkeme o fabrika yöneticisi hakkında www.denizpostasi.com haber sitesi ile Deniz Postası gazetesinde her türlü haber, röportaj veya benzeri şekilde yayınların ihtiyati tedbiri yoluyla önlenmesine” karar verdi.

VARAN 3- Özel bir sağlık kuruluşunda yaşanan skandal olayları Kayseri Deniz Postası gazetemizde yayınlayacağımız duyurusunu yaptık Sadece duyurusu yapılan yayınlanmamış haberler için nasıl olduğunu anlayamadığımız bir şekilde bir mahkemeden ihtiyati tedbir kararı verildi. Ayrıca haberi, kendini sansür memuru yerine koyan hakim, haber yayınlanmadan önce görüp onay vermek istedi.

Evet bu yukarıda bahsettiklerim en önemlileriydi, bunun gibi onlarca yazdığımız haberlere engeller konuluyor.

Yerel basınımız, özveri içerisinde görevlerini yerine getirmeye çalışıyor. Ama ne zorluklarla, ne güçlüklerle bu görevini yerine getiriyor, bunu bir biz, bir de Allah biliyor.

Ben şahsen onurlu, ilkeli, kalemini satmayan, yandaş değil çağdaş olan, gerçekleri toprağa gömmeyip su yüzüne çıkaran, cesaretli, bilgili, vicdanlı gazeteci olmaya çalışıyorum. Bu meslekte 12. yılımdayım, bir dikili taşım yok, aldığım maaş ile bir ayı zor getiriyorum, sadece ama sadece halkı gözetiyorum. Halktan ve Hak’tan yana oluyorum. Gözümün görmediği, kulaklarımın duymadığı hiçbir şeyi yazmıyorum. Hiçbir siyasi partiyi desteklemiyor, hangisinin hatası, yanlışı varsa yazıyor, eleştiriyorum. Tabii ki güzel işlerini de kaleme alıyorum.

Her ne kadar bu mesleğe olan saygı giderek azalsa da ben Türk milletimin gözü, kulağı olmaya devam edeceğim. Kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğim.

Bugün anısına birkaç siyasetçi basın bülteni ile günümüzü kutlamış. Neyi kutluyoruz bilmiyorum ama sansürün ilk kez kaldırılışının 111. yıldönümü…

O zaman kutlu olsun!