Hatta okuduğum bir röportajında fotoğraf çekmenin zorluğunu şu sözlerle anlatmış: “Resim çekmek uğruna akıl hastanesine yattım. Ürdün Kralı Talal akıl hastanesinde yatıyordu. Adamın öyle bir karısı vardı ki, kafayı üşütmemesi işten bile değildi. Tüm dünya basını devrik kralın bir kare fotoğrafını çekmek için yarış halindeydi, ama başaran yoktu. Neyse ben bunun resmini çekmek için hastaneye gittim. Tabii, almıyorlar içeri. Başladım garip garip hareketler yapmaya, 'hastayım' falan demeye. Maksat hastaneye deli olarak girip fotoğraf çekebilmek! Gittiğimin ilk günü bana bir iğne yapmazlar mı feleğim şaştı. Fotoğraf çekmeye teşebbüs edince Talal'ın korumaları, "Bir daha seni görürsek vururuz" dediler. O gece hastaneden kaçtım.”

Okurken gözlerimden yaşlar, yüzümden gülücükler geldi. Aklıma elinde cep telefonu ile fotoğraf çeken sözde fotoğrafçılar geldi. Fotoğraf çekmek üstadın da söylediği gibi öyle basit bir şey değil.

Hele bir sözü vardı ki, bir fotoğraf gördüğümde hep aklıma bu söz gelir: "Yaşam size verilmiş boş bir filmdir. Her karesini mükemmel bir biçimde doldurmaya çalışın."

Ne kadar anlamlı değil mi? Yaşam bir fotoğraf karesi gibi ve her karesini mükemmel şekilde doldurun.

Kimden mi bahsediyorum?

Tabiiki…

"Seni alıp da bir fotoğraf bir yere götürüyor mu? Sana bir düşünce açıyor mu? Sana ufukta bir yere bakmayı öğretiyor mu? İşte o fotoğraftır; ondan konuşuyorum” diyen İstanbul’un son şairi, fotoğrafın efsane ismi Ara Güler’den…

Ara Güler’i kaybettik.

Fotoğraf denince akla gelen ilk isimdi 90 yaşında hayata gözlerini kapattı.

Allah Rahmet Eylesin, Mekanı cennet olsun.