Ağaçlarla çevrili, yeşilin en güzel hali olan bol oksijenli bir park…
Çocukluğumuzda Uğur Evler Mahallesi’nden gelip parkın ortasından geçen deresine ayaklarımızı soktuğumuz, serinlediğimiz ve yolum düştükçe uğradığım, hayran olduğum bir park…
Doğalını aratmayan yapay deresi, derenin içerisinde su çarkı, köprüsü, küçük şelalesi ve aşağı doğru gittikçe büyüyen havuzu ile kentin güzelliğine güzellik katıyor…
Tabi ki kamelyaları ile mahalle sakinlerinin ve çoğu vatandaşın dinlendiği, keyifle sohbet ettiği uğrak yeri…
Şimdi ‘köşe yazısının başlığı ile bu anlattığın parkın arasındaki bağ ne?’ diye merak ediyorsunuzdur eminim…
Sanırım bunu yapanlara daha ağır ve daha kibar(!) bir cümle olamazdı bu köşenin başlığı…
İsterseniz önce yazıyı okuyup sonra videoyu izleyin, isterseniz de videoyu izledikten sonra yazıyı okuyun…
Sunbera İletişim Danışmanlığı’nın kurucusu Ayşegül Sünbül hanımın sosyal medyada hikayesinde rastladım bu videoya…
Çok kızmış ama öyle kızmış ki Ayşegül hanım, ‘Lütfen evcil hayvanlarınızı parka getirmeyin, göndermeyin’ diye yorum ile bu videoyu paylaşmış…
Kayıtsız kalamazdık bu çirkin görüntüye…
Yerlerde çitilen çekirdeklerin kabukları, peçeteler, pis maskeler, sigara izmaritleri…
Aslında bu durum sadece Sema Yazar Parkı’nda olmuyor, şehrin tüm parklarına gidin, hep aynı görüntü ile karşılaşırsınız…
Ayşegül Sünbül hanıma ‘konuyu dile getireyim, sorumluluk sahibi insanları tenzih ederek, ne kadar anlarlarsa o kadar anlatayım’ dedim.
Aslında Sünbül hanım şu acı ama gerçek sözlerle o insan görünümlü yaratıklara söylenecek tüm sözleri özetle söyledi: “Parkı öyle güzel yapmışlar ki, insanın içi açılıyor, ta ki bu görüntüyü görene kadar. Yazık, günah, bu belediyelerin emeği, senin, benim vergim. Bir de bunları sürekli temizlemek zorunda kalan insanlar var. Bir poşet alıp, önce poşete sonra da çöpe atacaklar, Hepsi bu halbuki… Bunca felaket yaşandı, hala doğaya, insana, emeğe saygısı olmayanları görüyoruz.”
Evet Sünbül hanım kibar bir şekilde özetledi konuyu ama ben biraz kabalaşacağım.
Konuşamayan hayvanlar bile evcilleştirilirken, biz buradan ‘konuşarak’ bu görüntünün sahibi insanlara seslenmek istiyoruz.
Sizin evleriniz nasıl acaba? Eviniz de böyle pislik mi götürüyor? Anne, babanız, ya da okuduğunuz okulda öğretmenleriniz size hiç mi ahlak eğitimi vermiyorlar?…
Bakın hepimiz sorumluyuz bu çirkin görüntüden...
Bu görüntüleri artık görmek istemiyorsak sorumluluğumuzu yerine getirip, çocuklarımızı öyle eğitelim…
Belki şimdi değil ama 10 yıl sonra o eğittiğimiz, öğrettiğimiz ahlaklı çocuklara güzel bir hayat, yaşanabilir bir doğa sunabiliriz.
Söylenecek çok şey var ama Sünbül hanımın da dediği gibi bu kadar felaket yaşadık ama hala doğaya zarar veriyoruz, hala ders almıyoruz…
Bakalım, bundan sonra bizi hangi felaket (umarım olmaz da) bekliyor?
Doğaya zarar verme insanoğlu…
Doğaya zarar vererek, geleceğimize zarar veriyoruz…
Lütfen…