Hayal kırıklıkları yaşayanları, kendini sevmeyen insanları, kendini affetmeyen insanları yazmak istedim ve elimden geldiğince sevmeyi tarif etmek istedim zira hepimizin sevmeyi öğrenmeye ihtiyacı var. Sevmekten kastım sadece birini sevmek değil. Bir çiçeği, bir hayvanı, çayı, kahveyi, kalemi, yoldan geçen bir bebeği, sabah işe giderken simit aldığınız esnafı, bindiğiniz otobüsteki tanımadığınız insanları, tartıcılık yapan küçük çocuğu, trafik ışıklarında camlarını silmek isteyen çocukları, alışveriş yaptığınız mağazada ki kasiyeri, postacıyı, binanızda çok konuşan yaşlı tonton teyzeleri, her hangi bir yerde asansörde karşılaştığınız birini, hatta eşyaları sevmeyi…
Ama sevmeye önce kendimizden başlamalıyız. Kendini seven bir insan herkesi sevebilir. Aynaya baktığınızda gördüğünüz suretin sizi mutlu etmesi gerekir. Ama bu sadece görüntü değil ruhuyla bir bütün olarak mutlu etmesi gerekir. Uyandığınızda aynaya baktığınız da gördüğünüz o bütün, sizin etrafınızda ki her şeyi sevmenize sebeptir. Başıma gelen her olay da ben en çok kendime kızarım başkalarına kızmayı nedense hiç beceremem. Muhtemelen sizde öyle yapıyorsunuzdur. Kendinizi affetmezseniz işte o zaman kaybolursunuz. Bu başkalarını günah keçisi ilan edin demek değil. Hatta bu çok büyük yanılgı olur.
Sizden ‘poli’ olmanızı bekleyen yok elbette. Önce hayatınızdan sizi kendinize düşman eden her neyse onu çıkarmalısınız. Çünkü unutmayın siz her şeyden değerlisiniz. Kaybettiğiniz zamanı geri almanız ise hiç mümkün değil. Şuradan başlayabilirsiniz, Uyandığınızda ‘bugün çok güzel bir gün olacak’ diyerek camdan yeni günü selamlayabilirsiniz, aynaya bakıp kendinize çok değerli olduğunuzu hatırlatabilirsiniz, dışarı çıktığınız da mesela yoldan geçen tanımadığınız birine günaydın diyebilirsiniz…
Ve en önemlisi her şeyden ve herkesten önce kendinizi sevin ve artık kendinizi affedin…