Benim kendi soyumun nereden geldiğini çok iyi bildiğim gibi. Benim soyum , atalarım 1071’de Malazgirt zaferini kazanarak Anadolu’ya Türklerin yerleşmesini sağlayan Alparslan’ın beylerinden İsa Bey, köyümüzün adı da bu yüzden İSABEY ‘dir.
Leman Sam,bilmiyor ki şu anda üzerinde oturduğu toprakları kendisine Osmanlı bahşetti.Binlerce can vererek,kan akıtarak. Osmanlıyı reddettiğine göre Osmanlının bu millete kazandırdığı topraklarda da yaşama. Sen Osmanlıyı reddederken elin Gavurunun Kazıklı voyvodalarını hiç duymadın galiba…
Anlaşılıyor ki bizim milletin biraz tarih dersine ihtiyacı var. O görevi bir Tarih hayranı olarak ben üstleneyim.
İşte sana bugün insanlık dersi veren, demokrasi havariliği yapan Avrupa’nın Drakulası ,yani diğer adıyla kazıklı Voyvodası:
Kazıklı Voyvoda olarak tanınan Eflak Prensi Dördüncü Vlad, Voyvoda Dracul'un oğludur. 1456- 62 yılları arasında Eflak Beyliği yaptı. Fatih Sultan Mehmed zamanında Osmanlılara karşı savaştı.
Dracula özellikle esir aldığı Osmanlı askerlerini kazıklara çakarak işkenceyle öldürmesiyle tarihe geçmiştir. Vampir olduğuna inanılır. Çok kan dökmesi buna sebep olmuştur.
Esirlerin derilerini yüzdürerek üzerine tuz sürdürüp keçilere yalatmak, kendisine gönderilen Osmanlı elçilerinin çıkartmak istemedikleri sarıklarını kafalarına çaktırmak, annelerin memelerini kestirip yerlerine çocukların başlarını sokturmak gibi akıl almaz işkence usullerini icat etmiş vahşi bir liderdir.
Fatih Sultan Mehmed tarafından yakalanmaya çalıştıysa da kaçmayı başarmış, nihayet kendi adamlarından biri tarafından 1462 yılında öldürülmüştür.
Dracul'un şatosu olarak bilinen Karpat dağlarındaki Bran Şatosu bugün hala ziyarete açıktır. Drakula’nın kanlı tarihine, vahşi işkencelerine bir göz atalım…
Osmanlılar’a yenilen babası rehin olarak Kont Dracula’yı Osmanlılar’a vermişti.
O yüzden yaşamının bir kısmını Osmanlılar'ın elinde tutsak olarak yaşadı. Osmanlılar'ın egemenliğini kabul ederek Eflak'ın başına geçti. Sonra yeniden Fatih Sultan Mehmed’e başkaldırdı. Ve üzerine yürüyen 20 bin Türk’ü kazıklara çakarak öldürdü. Buna kızan Fatih bizzat ordunun başına geçerek Vlad’a karşı sefere çıktı.
Türk askeri Targoviste'ye ulaştığında Sultan Mehmed ve askerleri yaklaşık 5 kilometre boyunca kazıklarla dizili kadın erkek ve çocuk cesedinin yanından geçtiler.
Ancak Dracul kaçmış, üstelik kaçarken de tüm kuyuları zehirleyerek ekinleri yakmıştı.
Hayvanları bile öldürttü. Hapishanelerdeki mahkumları, cüzzamlı ve vebalıları salıverdi ve Türklerin arasına karışmaya teşvik etti. Mahmut Paşa'nın hatıratına göre çok uzun mesafeler boyunca asker içilecek bir damla bile su bulamadı. Sıcak dayanılır gibi değildi
1474 yılında komutasına geçtiği bir askeri birlikle eflak beyliğini tekrar ele geçirmek üzere harekete geçti. Ancak bu olay Vlad'ın şimdi bile tam açıklığa kavuşmamış gizemli bir şekilde ölümüyle sonuçlandı. Ölümü şöyle hikaye edilmektedir: "Dracul'un ordusu Türkleri amansız bir şekilde keyifle öldürmeye başlamıştı. Dracul Türkleri öldürmekte olan askerlerini daha iyi görebilmek için bir tepeden aşağı doğru (askerleri ve arkadaşlarından ayrı bir şekilde) inmekte iken bazı askerleri onu Türk sanmıştır. Biri mızrağını saplar. Kendi askerlerinin kendisine saldırdığını gören Dracula kılıcıyla suikastçılarından beşini öldürür. Ancak aldığı çok sayıda mızrak darbesiyle sonunda öldürülür.
Dracula’nın hayatı sonradan Bram Stoker'ın Drakula romanına ve Drakula filmlerine konu olmuştur.
Bu sadece tarihten bir örnek.
Osmanlının harem yaşantısını eleştirenler, Osmanlıyı inkar edenler ,öncelikle tarihe bir göz atarlarsa Osmanlının gittiği yerlerde yakaladığı esirlere nasıl muamele ettiğini,neler yaptığını görürler.
Bu günlerde bir zamanlar olduğu gibi yine Osmanlıyı karalama kampanyası başlatıldı. Ebesini,dedesini,Öz annesini,öz babasını,yakınlarını inkar edenler Osmanlıyı’da inkar etsin.
Elimde bir kitap var, ‘Padişah anaları’ diye …
Bu kitabı yazan yazmış da o zamanın Milli Eğitim Bakanlığı yayımlanmasına nasıl izin vermiş.Mideniz bulanmasın diye neler yazdığından bahsetmeyeceğim…
Gelin Osmanlı ile uğraşmayı bir kenara bırakalım tarihte yaşananlardan ders çıkaralım. İyi yönlerini alalım,kötü yönlerini atalım.Osmanlıyı kötülerken bugün kendisini ‘Cumhuriyet çocuğu’ diye nitelendirenlerin neler yaptığını görüyoruz.Birileri bir haltlar yiyor ise bunun faturasını da o zaman Cumhuriyet’e mi keselim.
Kimsenin Osmanlıyı kötülemek , karalamak ve inkar etmek haddine değil.Cumhuriyeti de…
Soysuz olanlara bir diyeceğim yok!
Onlara tek diyeceğim gidin Kazıklı Voyvoda’nın şatosunu gezin,belki soyunuza orada rastlarsınız…i
Bu arada Sanatçımız Leman Sam’ın biyoğrafisine baktım…1951 yılında İstanbul'da doğdu. Rumeli kökenlidir.