Hayat yüzüne gerçekleri vurur ne kadar üzse de… Her yaşanılan kötü deneyim insanların yüreğinde hissettiği birer acı olacaktır. Ve birileri bunu kulağına hafiften fısıldayarak tecrübe diyecektir. İnsan ileriki hayatında aynı hataları yapmayıp ondan ders çıkaracaktır. Büyüdükçe olgunlaşacak ve âşık olacaktır. Sebep aramadan nedensizce…  Hani küçükken istediği bir oyuncak veya bir elbise alınmadığı zaman ağlarsın ya, küçücük bedenin sızlar ya rüyalarına girer o oyuncak yâda elbise…  İşte öyledir aslında aşk acısı tek var bedenin fazlasıyla büyük ama yüreğin paramparça…  O zaman hayatın getirdiği zorlukların yanında bir toz zerresi kadar basit ve önemsiz olduğunu anlayacaktır insan. Hayatın zorluklarına karşı tek başına mücadele etmeyi ve aşık olmanın nasıl bir duygu olduğunu öğrenecek insan. ‘’ Seni seviyorum ve seni asla bırakmayacağım ’’ gibi anlamlı sözleri klişe haline getiren kişilerde aşkı yaşayıp, öğreneceksek vay halimize!  Anne şefkatinin sıcaklığını hissettir ondan duyduğumuz “kızım seni seviyorum bırakmayacağım” cümleleri. Cesur yapardı, Korkusuz yapardı, babamın “kızım seni seviyorum bırakmayacağım diyişi… Şimdi bu sözleri öyle basitleştirdiler ki;  hemen herkes birbirini sever olmuş.  Bu sözleri birbirine söyler hissedemez olmuş.  İşte bu yüzden aşkı yanlış kişilerde yaşamak bizi yanlış bir hayata ve büyük hatalara sürüklüyor. Aşkı yaşamalı, Âşık olunmalı ki eğer doğru kişiyse ve seni senin onu sevdiğin kadar seviyorsa aşık olunmalı. İşte bunlar yüzünden keşke hep çocuk kalsa, hayatın zorluklarını görmesek diyor insan. Yüreğimizi yakan tek şey istendiğinde alınmayan bir oyuncak veya bir elbise olmalıydı. Hem vefasız biri kadar yakamaz ya yüreğimizi..