Kaş yapayım derken göz çıkarmaya benziyor bunlar. Dün de aynı oyun oynanıyordu ve bugün ki yaşadıklarımızın altında yatan sebeplerden bir tanesi belki de bu demokrasi oyuncularıdır! Ülkede darbe kalkışması olmuş, insanlara ateşler açılmış, şehitler olmuş ama hâlâ ısrarla bunların karşısına geçip ‘demokrasi de demokrasi’ demeye devam ediyor! Elbette demokrasiden rahatsızlık duyulmuyor, beklenen ve istenen bir düzen. Ama öyle bir çoğunlukta var ki demokrasiyi sırf söyleyişi hoş olduğundan savunuyor! Kendine solcu, sosyalist ‘sivil toplumcu’, ‘sivilleşme’ taraftarı deyip, özgürlük hareketinin öncüsü konumuna yükseltip, darbelere hayır ama Amerika’ya, cemaatlere olabilir deyip ‘en süperinden bize demokrasi’ deniyor. Fakat mesele vatan olduğunda, asker olduğunda, Türk milleti olduğunda hemencecik ‘Yav insan haklarına, AB sözleşmelerine filan dikkat edin öyle şeylere’ demesini de iyi biliyorlar. Dün Türkiye karşıtı olup demokrasi istendi bugün de FETÖ’den yana durup demokrasi isteyen var. Tankla ezilen insanımızı görmezden geliyor ama o tankla ezenin darp edilmesine üzülüyor. Darp edilmesini savunuyor değiliz. Onların meselesi başka. Bir öyle bir böyle insan hakları savunucusu, demokrasicisi olunmaz! Önce memlekette olanları iyice anla, meydanlardaki halkı anla, ordu’nun mücadelesini, polisin mücadelesini iyi anla, Türkiye’nin jeopolitiğini ve nelerle karşı karşıya kaldığını anla ve değerlendir ki yarın demokrasi beklentinin bir anlamı olsun. Demokrasi cemre gibi düşmez! Toplumsal bir uzlaşının, siyasetlerin sonucunda o anlayışın bir ürünüdür, yaşantısıdır. Arkasında halkı olmayan yapılanma, parti, ‘aydın’, ‘demokrasi’ ve başka şeyler başarıya ulaşamaz! Halkı olmayanların kalkışması nelere yol açtı yaşadık! Umarız aynı şeyleri tekrar yaşamayız. Ülkemize, ordumuza, polisimize sahip çıkarak güçlendirerek, yarının Türkiye’sini sağlam temeller üzerinde yükselen bir ülke haline getirmeliyiz. Patlamış mısır yiyip film izler gibi, oturduğun yerden demokrasi gelmez.