Oldu olmasına ama perdede hayat bulan Karagöz ile Hacivat'a giydirdiler kostümleri, çıkardılar sokağa. Karagöz'e cahil dediler, Hacivat'a ukala. O da yetmedi millete değerimizi koruyoruz, diyip milleti ahmak yaptılar. Ne koruma ne koruma, korumak için önce bir organizasyon şirketlerine gittiler. Malum korumak için finansman lazım, orada imzalar atıldı. Anlaşmalar yapıldı. Sonra ellerine reklam broşürleri verildi, dağıt denildi. Karagöz başladı “Hacı cavcav indirim var indirim." Hacivat düzeltti Karagöz'ü; "İndirim değil karagözüm bindirim, bindirim. Sanata sanatçıya ecdad hatıralarına bindirim var Karagöz'üm…

************** 

Bu hareketlerinizi bilmediğinize verdim. Karagöz gölge oyunun teorik bilgisini sizler için derledim, iyi okumalar...

Gölge oyununun Türkiye'ye ne zaman ve nasıl girdiğine baktığımız zaman, oncalar farklı teori ile karşılaşıyoruz ama 17. yy. Karagöz’ün tam şeklini aldığını biliyoruz. Asıl merak uyandıran tartışma konusu Karagöz ile Hacivat'ın gerçekten yaşamış kişiler olup olmadığıdır. Gölge oyununun bu iki kahramanı, halk tarafından öyle sevilmiştir ki onları yaşamış kişiler olarak görmek istemişler; bazı söylentilerle onların yaşadıklarını ileri sürmüşlerdir. Bu söylentilerden biri: Sultan Orhan çağında Hacivat'ın duvarcı, Karagözün ise demirci ustası olduğu; Bursa'da bir cami yapımında çalıştıkları; ancak söyleşmeleri ile diğer işçileri de oyalayarak cami yapımını geciktirdiklerinden dolayı Sultan Orhan tarafından ölümle cezalandırıldıklarıdır. Bir diğer taraftan ise Beyazıt Öztürk ve Haluk Bilginer’in başrollerini oynadığı ‘Hacivat ve karagöz neden öldürüldü’  film de geçen hikâyedir. 

Karagöz'ün piri Şeyh Küsteri sayılmıştır. Gerçekte oyunun kurucusu ve yaratıcısı olduğu kesin değildir. Fakat önemli olan, Karagözcülerin, bulunmuş ve kurulmuş oyuna Şeyh Küsteri'yi önder, koruyucu ve kurucu olarak seçmiş olmaları ve Şeyh'in adıyla oyuna ciddi, yapıcı, eğitici, ibret verici bir temel bulmalarıdır. 

17. yy da kesin biçimini alan Karagöz, daha sonraki yüzyılda büyük bir ilerleme göstermiş, Türklerin en sevilen gösterisi olmuştur. Ne var ki Karagöz'ün gelişimi içerisinde iki önemli sorun olmuştur. Bunlardan biri Karagöz'ün toplumsal eleştiri ve taşlaması, diğeri de açık-saçıklığıdır.

Karagöz'ün bol bol siyasi taşlamalara başvurduğu bilinir. Yine böyle bir oyun Abdülaziz'in ilk yıllarında yaşlı devlet adamlarını çok ağır bir biçimde alaya alaraktan oynanmış; fakat bu sefer yapılan taşlamalar fazla keskin bulunmuş ve Karagöz oynatma izni kaldırılmıştır. Perdeye devlet ileri gelenlerinin çıkarılmasının ağır cezalara bağlanmasıyla beraber; Karagöz, ilginçliği, anlamı olmayan, kaba, bayağı bir güldürü durumuna düşürülmüştür. Karagöz'ün siyasal taşlama ve açık-saçıklığına devlet ileri gelenlerinin tepki göstermesi bir yandan da Batı tiyatrosunun Türkiye'ye girmesi nedeniyle, Karagöz'ü sınırlayan bir tutumun gitgide geliştiğini görüyoruz. 

Karagöz görüntüleri kalın deriden, çoğu kez deve derisinden yapılır. Kullanılacak deride aranan özellikler saydamlaştırmaya yatkın ve ısıya dayanıklı olmasıdır. Deri bir dizi işlem sonucunda işlendikten sonra üzerine kalıp konularak çizilir ve bu çizilen yerlerden sivri uçlu bıçakla kesilir. Gerekli yerlerinde ters tarafından delikler açılır; ve çini mürekkebi ile renklendirilir. Oynak eklemeli parçalar birbirine kiriş , kursak, tel ile bağlanır. 

Perdenin boyutları 2m ye 2. 5 m iken 1. 10'a 0. 80 olmuştur. Perdenin tabanında ve arkasında perdenin çevresine iplerle tutturulmuş peş tahtası denilen bir raf bulunur. Buraya perdeyi aydınlatan meşale konulur. Peş tahtası üzerinde sıra sıra delikler bulunur. Bu deliklere gerekince hayal ağacı denilen çatal sopalar sokulur. Bu daha çok, perdede iki veya daha fazla görüntü bulunduğu zaman kımıltısız duran görüntülere destek olması içindir. Bu görüntülerin ayakları perdenin çerçevesinin tabanına değer. Sopası da hayal ağacının hayal ağacının çatalı içine yerleştirilir. Görüntüleri hareket ettirmeye el peşrevi adı verilir. Değnekler 60 cm. boyunda gürgenden olurdu.

Karagöz, yatay çubukla oynatıldığından görüntüler tek yönlü hareket ederdi. Karagöz tek sanatçının gösterisidir. "Hayali" yada "Hayalbaz" denilen ustadan başka bir de çırak vardır. Çırak, perdeyi hazırlar, oynanacak faslın görüntülerini seçip sıraya koyardı. Aynı zamanda ustanın yanında sanat öğrenmeye çalışırdı.