...

Şevket Süreyya Aydemir, Mustafa Kemal’i insanın içine nakış nakış dokuyarak anlattığı eseri Tek Adam’ın ilk kitabında der ki; “Bir çocuk hayatının bir safhasında ‘görsünler bak ben neler olacağım’ dedi mi, mutlaka bir şeyler olur. Böyle kompleksleri duyan ve yaşayan, yani kendi hammaddesini kendi işleyerek, ona kendince şekil verebilen çocuklardır ki, hayatta bazı misyonlar için hazırlanırlar...”  

...

Ben 25 yaşında, İletişim Fakültesi mezunu, sıradan bir genç olarak yazıyorum bunları. Aristokrat cümleler kurmaya, derinlemesine araştırmalardan afilli kelimelerle bahsedip, kimsenin gözünü boyamaya niyetli de değilim. Bu yazıyı yazmadan önceki birkaç saati de uyumaya çalışarak geçirdim. Malum insan direne direne kazanamayınca, yetine yetine uyumayı hak biliyor ve 2016 Türkiye’sinde bir gence günde 12 saat uyumak düşüyor. Hakkını veren bir uyku uyuyamasam da, kalktığımda televizyonda gördüğüm haber sonrası yazmaya karar verdim. Yazmaya da Şevket Süreyya’nın dizeleri ile başlamak istedim. Çünkü gördüğüm haber sonrası fark ettim ki, CHP’nin en büyük kaybı kendi hammaddesinden kendini yoğurmayı bırakması. Kendi komplekslerini bilen, bazı misyonları yüklenmek için hazırlanan bir CHP’nin olmayışı. Nitekim CHP’nin kurtuluş misyonuna hazır olmayışı uyku saatlerimi artırmama, ülkemden umudumu kesmeme sebep. 

... 

Bu günler son demler. Artık takvimler 18 Mayıs olmalı. Yarın uyandığımızda CHP kendi hammaddesini kendisi yoğurmuş olmalı. Kurtuluş misyonuna hazır bir 19 Mayıs sabahına uyanmalı. Bunun için yangında, selde, afette ilk kurtarılacaklar listesinde olan kadınlardan başlanmalı. Halide Edip olunmalı da ateşten gömlek giyilmeli belki de. Kadınlar kendi hammaddesini hatırlamalı. Ne zaman CHP’li bir kadın; ‘kadınlar saat 10’dan sonra otobüsten istedikleri durakta inebilsin’ diye öneride bulunmaya başladı? Aslında çok masum görünen fakat altında muhteşem tehditler yatan bu önerinin, ne denli tehlikeli olduğunun farkına varmaktan ne zaman vazgeçti CHP’li bir kadın. Ne zaman Ülkenin yarısı terörist, diğer yarısı evlendirme programlarında eş ararken, bir erkeğin beş kadın arasından seçme hakkını kullandığı programlara yine kadınlar dikkat kesilirken, işverenler kadın eleman ilanlarını ‘prezantabl’ kelimesi ile duyururken itiraz etmekten vazgeçti CHP’li bir kadın?

...

Ayrımlar ayrımları doğurur. Fakat özünde insan hiçbir tanımlamaya, hiçbir ayrıma tabi tutulmaksızın insandır. İnsanlar eşit değildir, eşit doğmamıştır. Zengin fakir, uzun kısa, güçlü güçsüz, siyah veya beyaz olmak hiçbir zaman elimizde değildir. Bu yüzdendir ki, bu eşitsiz düzende tek şey vardır uğruna mücadele edilmesi gereken: Adalet! Aynı zamanda CHP’nin de hammaddesi olan adaletten bahsediyorum. Her ne kadar bugün adına ‘kadın kotası’ denen biçimi ile eşitsiz düzene hizmet etse de, artık silkinmek gerek diye düşünüyorum. Bugün saat onu geçtiği için otobüsten istediği yerde inerse bir kadın, yarın ‘o saatte orada ne işi varmış’ diyen zihniyete de konuşma fırsatı vermiş olur. İnsanları baskı altında tutmaya çalışan zihniyet, önce otobüsten istediğimiz yerde inmemize izin verir ki peşinden kendi istediği saatten sonra otobüse binmemize engel olmak için.  Artık vakti gelmiştir Adalet için konuşmanın. Adalet için savaşmanın...

...

Ben bir kadınım. Hem de fiziksel olarak güçsüz ve zayıf bir kadınım. Fakat gün gelirde giymek gerekirse o ateşten gömleği, Halide Edip olmaya da hazırım. Şairin de dediği gibi insan yaşadığı yere benzer. Bugün yaşadığı yeri, özünü, hammaddesini unutan kadınların da, CHP’nin de bunu hatırlama vakti gelmiştir. Biz Anadolulu kadınlar; ‘yaşadığımız yerin suyuna, o yerin toprağına benzeriz. Suyunda yüzen balığa, toprağını iten çiçeğe benzeriz. Dağların, tepelerin dumanlı eğimine, Konya’nın beyaz Antep’in kırmızı düzlüğüne benzeriz. Göğüne benzeriz ki gözyaşlarımız mavidir. Denize benzer ki dalgalıdır bakışlarımız...’ Kimliğimizi hatırlamanın vakti gelmiştir, biz ki Anadolu’ya yazılan kahramanlık destanının birer parçası olarak, otobüste saat ondan sonra yolculuk etmeye de korkmadan yaşayabiliriz...