kollarız, israfı nasıl önleriz ve afiyetle yeriz? Bu konuda hassas olmalı, çözüm yolları aramalıyız.

Eskiden ülkemiz bir tarım ülkesiydi. Peki bugün ülkemizde tarımda buğdayın artık ne kadar yeri var, ne kadar ekiliyor ve ekilebilmesi için neler yapılıyor bunu sorgulamalıyız.

Öncelikle milletin efendisi çiftçinin alın terini dökerek  ekip biçtiği buğdayı satınca, alın terinin karşılığı helal  parayı kazanıyor mu? Buna bakıp buradan başlamalı. Devlet çiftçiyi yeterince teşvik edip   destek oluyor mu? Çiftçinin hasat zamanında yüzü gülüyor mu?  Emeğinin karşılığını alabiliyor mu? Hak ettiği parayı alın teri soğumadan cebine koyabiliyor mu?  Yoksa  dökülen alın teri, harcadığı bütün emekleri boşa mı gidiyor?

Daha sonra çiftçiden  buğdayı satın alan değirmenler üretim yaparken belirli standartlara uyuyor mu? Buğdayın özünü kaybettirmeden, besin değerini yitirmeden, un yapıp fırıncılara satıyorlar mı?  Değirmenciler de emeklerinin karşılığını alabiliyor mu? Hak ettikleri  parayı onlar da alın terleri soğumadan  cebine koyabiliyor mu?  Yoksa  dökülen alın terinin, bütün emeklerinin Boşa gitmesiyle mi karşılaşıyor.

Geldik fırıncılarımıza...  En temel besin gıdamız olan ekmeğimizi layıkıyla yapıp hak ettikleri parayı onlar da helalinden  ceplerine koyuyorlar mı? Yoksa değirmenciden aldıkları unu ekmek yaparken, zararlı katkı maddeleri kullanılıyor mu? Vatandaşın sağlığı tehlikeye sokuluyor mu? Temizlik konusunda ne kadar hijyene dikkat ediliyor?  Bunları yapanlara ne ceza uygulanıyor, nasıl işlerini devam ettiriyorlar?

Bu soruların tamamı, tüketici vatandaşın haklı sorularıdır. Çünkü ekmek Anadolu insanının en temel besinlerinden biridir. Ne derece temiz, sağlıklı ekmek üretildiği ise bu sorulara verilen cevaplarda gizlidir.  Çiftçiden başlayarak, soframıza gelen ekmeğin üretiminde emek harcayan her meslek erbabının hem sorumluluk taşımasını bekliyor, hem de onların hileye başvurma ihtiyacı duymayacak şekilde kazanç elde etmelerini istiyoruz.

Amacımız bağcıyı dövmek değil üzüm yemekse;

Çiftçi ekip biçtiği buğdayın, değirmenci buğdaydan öğütüp elde ettiği ununun, fırıncı  undan  yaptığı ekmekten, emeğinin, alın terinin karşılığını, hak ettikleri  helal parayı alıyorlarsa ve  tarladan  soframıza  gelen ekmeğin  yapımı aşamasında  kontrolü yapılıyor denetim mekanizmaları çalışıyorsa  kalifiye elemanlar çalışıyorsa  mesleğinin ehli  işin erbabı yani ekmeği  ekmekçi yapıyorsa kazançlarına haram sokmayacaklarını düşünüyorum.

Bunlara bakıp gerekenlerin yetkililer tarafında yapılmasını diliyorum. Ekmek israfına değinelim. Ekmeğin israf edilmemesi için gereken şeyler bellidir. Ekmeği yeterince almak, artan ekmekleri doğru muhafaza etmek, biriken bayat ekmekleri değişik biçimlerde değerlendirmek hepimizin bildiği şeylerdir. Yine, hayvancılıkla uğraşanlara, hayvan barınaklarına, kurtlara, kuşlara ulaştırmak da bir başka yöntem. Çünkü insanlığın gerektirdiği budur. Sorunun çözümü için sadece ekmek israfının yoğun yaşandığı toplumsal kesimlerin hassasiyet göstermesi gerek. Çünkü halkın büyük kısmı için ekmeğin israf edilmesi diye bir şey zaten söz konusu değildir. 

Ekmeğin geri dönüşümü de olabilir mi? Bu konuda da çeşitli çalışmalar yapıldığını işitiyoruz. Ne kadar verimli sonuçlar elde edilir bilinmez. Ama önemli olan düşünmek ve toplumda bu konuda hassasiyet oluşmasını sağlamaktır. Geriye işini doğru, dürüst, temiz  yapana helal olsun demek kalıyor. 

Çiftçi, değirmenci, fırıncının yüzü gülsün sofralarımız  besin değeri yüksek,  tertemiz, sağlığa elverişli  ekmek görsün. Afiyet olsun.