Giderken de kanatlarımıza ölü kuşlar takılmış. Kadın cinayetleri!
Yaratılışımız gereği iki ayrı cinsiyete ayrılmışız. Neden bunlardan bahsediyorum? Çünkü konuyu kadınlarımıza getireceğim. Günümüzde medyaya baktığımızda hep bir sürekli artışla şiddete eğilim var. Bunlar içerisinde bir de kadına yönelik şiddet var. Her ne olursa olsun "Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın."
Kiminin adı Nene Hatun, kiminin adı Kara Fatma, kiminin de Yirik Fatma, Gördesli Makbule, Halide Edip, Ayşe Hanım, Asker Saime, Nezahat Hanım, Süreyya Hanım, Zübeyde Hanım, Yarbay Songül Yakut ve niceleri…
Tek gayeleri; vatanımızın bölünmez bütünlüğünü korumak, canımızdan daha çok sevdiğimiz bayrağımızın bu topraklarda dalgalanmasını sağlamak, milletimizin huzur ve mutluluk içerisinde yaşamasını sağlamak…
Kadınların evde oturmak için yaratılmadığını cepheden cepheye koşarak kanıtlayan, yüreklerindeki vatan sevgisi uğruna çocuklarından vazgeçip, nice Mehmetçiğin annesi olan Türk Kadını işte bu..!
Kadınlarımızla ilgili Mustafa Kemal Atatürk’ün “İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?” sözünü dipnot edelim.
Kadınlarımızı güçsüz görmeden, ötekileştirmeden bir yaşam sürdürmeye devam edelim.
“Kadın Olmak” nedir? diye şimdi siz biraz düşünün…