Dolayısıyla kendisine propaganda yapan siyasi partilerin, seçim meydanlarında, televizyonlarda, basında söylediklerini umursamaz gibi takip eder. Ama aslında Kayserili siyasetçinin ciğerini bilir. Kimin söylediklerinde ne kadar tutarlı olduğunu, ne kadar samimi olduğunu, sözünün arkasında durup durmayacağını tahmin eder. Kayseri insanının bu özelliği kısmen Allah vergisidir belki. Ama daha çok bu şehirde yaşamakla, yani menfaatin, kazancın nerede olduğunu sezip, önceden farketmekle ilgili gelişmiş bir melekedir bana göre.

Kayseri’ye dışardan bakan, hele önyargıyla bakıyorsa asla bu şehri anlayamaz. Kayseriyi anlayamayanlardan da Türkiyeyi anlamayı beklemek, onlara haksızlık olur. Kayseri yalnız kazancın, menfaatin şehri değildir çünkü.

Son yıllarda her alanda şaşırtıcı bir şekilde, ülkemizin sosyal, siyasal ve ekonomik hayatında Kayserililerin yaptıklarıyla karşılaşıyoruz.

Kayserili bir Cumhurbaşkanımız var. İçinde yer aldığı siyasi hareket bellidir. Tüm siyasi macerası ortadadır. Başlangıçta bazı kesimlerde, O’nun cumhurbaşkanı seçilmesi bir rejim problemi olarak algılanmıştır. Fakat hemşehrimiz, makamının hakkını vermiş, kendisine önyargıyla yaklaşan kesimlerin de cumhurbaşkanı olmak için çaba göstermiş, hakkındaki önyargıları büyük oranda değiştirmeyi başarmıştır. O makama gelişinin bir rejim problemi olmadığını eninde sonunda kabul ettirmiştir. Eleştirilecek yanları yok mudur? Elbette vardır. Bizden olsun da çamurdan olsun diyecek değiliz. Ama görevi devraldığı Cumhurbaşkanıyla kıyaslandığında, bütün Türk halkını kucaklamaya çalışan, halkıyla barışık bir Cumhurbaşkanı görmek de rahatsız edici değildir en azından.

Sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız gibi, Mecliste ve hükümette etkin isimler var. Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki’nin CHP ile girdiği polemikler ise, Kayseri’yi siyasi gündemde daha farklı bir yere taşıdı. Hükümet cephesinde Kayseri gözardı edilemeyecek bir yere sahip.

Peki şehrimiz Ak Parti ve hükümet yandaşlığıyla anılarak sınırlandırılabilir mi? Ana muhalefet partisi CHP milletvekili Şevki Kulkuloğlu’nu hatırlamak böyle bir haksızlığın önüne geçebilir. Ama bu kadarla sınırlı değil.

Geçtiğimiz yıllarda Kayserili sanayici ve iş adamlarının yapıp ettikleri İslami Kalvinizm tartışmalarına yol açmıştı. İslami Kalvinizm kavramıyla birlikte, radikal İslam üzerinden köşeye kıstırılan İslamcılar adeta rahat bir nefes almıştı. Sanayiden ve işadamlarından bahsedince yine hemşehrimiz olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da hatırlanmalı.

Tüm bunların üzerinden çok zaman geçmemişti ki, Refah Partisi’nden çok önemli gerekçelerle ayrılan Kayserili siyaset adamı Mehmet Bekaroğlu ve Numan Kurtulmuş birlikte Has Parti’yi kurdular. Has Parti söylemleriyle AKP karşısında Refah Partisi’nin kaybettiği muhalefet şansını elinde tutuyordu. Fakat kısa zaman önce Mehmet Bekaroğlu yol arkadaşı tarafından yalnız bırakıldı. Bana kalırsa Bekaroğlu, Kayseri’nin AKP’nin kimi politikalarına karşı muhalefetini de temsil ediyordu. Bakalım önümüzdeki zamanda vazgeçmediği bu mücadeleyi nereye götürecek.

Tüm bunlardan başka, söylemleriyle Türkiye’deki tüm sosyalistlerin dikkatini çeken Kayserili bir ismi daha hatırlatmadan geçmemeliyiz. 28 şubat döneminin ardından Kayseri’de barınamayan, sonrasında söylemleriyle antiemperyalist Müslümanların kanaat önderi durumuna gelen İhsan Eliaçık var. İhsan Eliaçık takındığı tutumla ve yürütmeye çalıştığı mücadeleyle Karl Marks’ı hatırlatıyor. Kapitalizme karşı çıkan Yahudi olabilir mi sorusunun cevabı, hem de en sert karşılık olarak ortaya çıkan Marks. Kapitalizme karşı çıkan Kayserili mi olur sorusunun cevabı olarak kendini ortaya koyuyor İhsan Eliaçık. Doğru mu yapıyor, yanlış mı bunun tartışmasını yapmıyorum. Memlekete antiemperyalist lazımsa o da Kayseri’den çıkar diyor adeta...

Buralarda herşey yolunda gözüküyor. Siyasette, ekonomide Kayserililer  Türkiye gündemini oluşturacak, Türkiye’nin geleceğine yön verecek işlere imza atıyorlar. Hem de birbirine taban tabana zıt konumları da tutarak.

Evet herşey yolunda gözüküyor da, nedense bir türlü kültür, sanat, edebiyat gibi, ince bir zevk, biraz daha birikim ve zeka gerektiren konularda Kayseri’nin esamisi okunmuyor. Bu biraz üzücü ve düşündürücü geliyor bana.