İnstagramla ilgili gelişmelerin hemen ardından Roblox diye bir çocuk oyunu sitesi de kapatıldı. Haberlerde TikTok’un da kapatılabileceğinden söz edildi.

Geçtiğimiz günlerde İnstagramla ilgili gelişmelerin hemen ardından Roblox diye bir çocuk oyunu sitesi de kapatıldı. Haberlerde TikTok’un da kapatılabileceğinden söz edildi.

Bu gelişmeler doğal olarak taraftarlar doğurdu. Kimileri hükümeti sansürcülükle, iletişim hakkını engellemekle suçladı. Ak Parti seçmeni gençlerden bile eleştiriler ve itirazlar yükseldi. Özellikle insanların hayatına öylesine sızmış, öylesine sinmiş ki, site kapanınca kendini hayattan kopmuş gibi hissedenler oldu. Bu kadar hayati bir mesele haline geldiği için İnstagramın kapatılması kimilerinde kısıtlanma etkisi oluşturdu. Ardından özgürlük talepleri de elbette kaçınılmaz.

Meta, birkaç yıl önce tüm dünyayı, sanal olarak parsellemiş ve her yeri satılığa çıkarmıştı. Öyle bir algı oluşmuştu ki, sanki yaşadığımız dünya tamamen sanal ortama taşınacaktı. Gelecekte daha kazançlı olacağı için Metawerse dünyasından parsel kapma yarışı çıktığını da anımsıyoruz. Uyanık yatırımcılar türedi. Sonra ne oldu? Sülün Osman’dan Boğaz Köprüsünü satın almış gibi kalakaldı çoğu.

Bunu hatırlamak şunun için önemli. Sosyal medya hayatın içine girmenin, gerçek hayatta yer almasının ötesine geçti. Kimi yer ve durumlarda gerçek hayatın yerini aldı. Gün içinde bir çok etkinlikle insanların var olma gereği duydukları paralel bir dünyadan söz ediyoruz.

Bu paralel dünyanın yaratıcıları (!) var. Sahipleri var. Sanal evrenin yaratıcı ve sahiplerinin koyduğu yasalar, kurallar var. Öyle ki bu dünyanın sahipleri, kendi yasalarına uymayanları, bu dünyadan anında öte tarafa, yani gerçek dünyaya gönderebiliyorlar. Hoşlarına gitmeyen bir şey duyduklarında susturuyor, görmek istemedikleri şeyler ortaya çıktığında bir çırpıda görünmez kılıyorlar. Gerçek dünyanın hangi meseleleri, sanal dünyanın sanal gerçekliğiyle çatışsa, orada, orayı yaratanın dediği oluyor. Eskiden kamyon yazılarından biri ‘Allah’ın dediği olur’ mottosuydu.. Dijital dünyada, Mark Zuckerberg’in, Elon Musk’ın dediği oluyor.

Aslında korkunç bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Uyanıkken rüya görüp uykuyla uyanıklığı, rüya ile gerçeği birbirine karıştıran bir gerçeklik. İşin içine bir de yapay zeka dahil edildi. Bize en çok lazım olan bu hengamede kaybolup gitmememiz için ihtiyaç duyacağımız aklı da suni bir akılla değiştirmeye hazırız.

Hayat bu minval üzerinde giderken basit bir insani mesele giderek toplumsallaşıyor. Devasa bir uluslararası siyaset, ticaret meselesi haline geliyor. Çocuk, yetişkin, yaşlı toplumların tüm katmanlarını varoluş bakımından etkiliyor. Ticaret, siyaset, ideoloji, din, bilim, sosyal hayat, sanal gerçeklikle birlikte var oluyor. Böylelikle işgale uğruyor, ifsat oluyor.

Artık dijital ontolojiden söz edilebilecek bir çağda yaşıyoruz. Ayılmak istemediğimiz bir sarhoşluk, uyanmak istemediğimiz bir rüyayı seçtik. Gerçek olmadığını biliyoruz ama, bu yalandan hoşlanıyor, zevk alıyoruz. Bile bile lades yani.