AK Parti Kayseri Milletvekili Ayşe Böhürler, sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımla Suriye rejiminin karanlık geçmişine dair çarpıcı bir iddiada bulundu. Böhürler, Hafız Esad’ın Nazi subayı Alois Brunner’ı Suriye’ye getirerek Nazi Almanya’sında uygulanan işkence yöntemlerini ülkeye taşıdığını ve bu yöntemlerin Sednaya Hapishanesi gibi yerlerde insanlık dışı uygulamalara dönüştüğünü vurguladı.

Sednaya Hapishanesi’nin korkunç gerçekleri

WhatsApp, Instagram ve Facebook'un çökmesinin ardından önemli açıklama! WhatsApp, Instagram ve Facebook'un çökmesinin ardından önemli açıklama!

Böhürler paylaşımında, Alois Brunner’ın Holokost sırasında Yahudilerin toplama kamplarına sürgün edilmesinden sorumlu bir Nazi subayı olduğunu ve savaş sonrası Suriye’ye sığındığını belirtti. Esad rejiminin, Brunner aracılığıyla sistematik işkence ve ölüm düzenini inşa ettiğini ifade eden Böhürler, “İnsanları insanlıklarından soyan ve onları duygusuz hayvanlara dönüştüren bu sistem, Nazizm ile Esad rejimi arasındaki korkunç benzerliği gözler önüne seriyor” dedi.

Sednaya Hapishanesi’ni Kurmak Için Nazi Subayı Getirmiş! (1)

Böhürler’in gündeme taşıdığı Sednaya Hapishanesi, uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından “ölüm fabrikası” olarak tanımlanıyor. Hapishanede sistematik işkence, açlık, infazlar ve insanlık dışı muamelelerin yaşandığı raporlarla ortaya konmuş durumda. İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşların raporlarına göre, Sednaya, Hafız Esad döneminden başlayarak Beşar Esad rejimi altında da en korkunç insan hakları ihlallerinin merkezi olarak biliniyor.

Nazizm ile Esad rejimi arasındaki paralellik

Alois Brunner’ın Suriye’ye sığınması ve Esad rejiminin bu geçmişi kullanarak sistematik işkenceyi bir devlet politikası haline getirmesi, dünya tarihindeki en karanlık dönemlerden birinin izlerini taşımaya devam ediyor. Ayşe Böhürler’in bu konuyu gündeme getirmesi, Türkiye’de ve uluslararası kamuoyunda geniş yankı buldu.

Milletvekilinin paylaşımı, insan hakları savunucuları tarafından olumlu karşılanırken, bölgedeki tarihi ve politik ilişkilerin daha derinlemesine ele alınması gerektiğine dair çağrılar yapıldı.

Kaynak: Süleyman Savranlar