Sabah alarmın sesiyle yataktan fırladım ve en hızlı giyinme rekorumu kırarak metroya attım kendimi. Ofise gelir gelmez her çiçeği burnunda stajyer gibi mahcup bir günaydınla, bana ayrılan masaya geçtim ve ilk iş olarak bültenleri taramaya başladım. Sonra işini bitirmenin rahatlığıyla nette sörfümü yaparken Webrazzi’ nin başlığı çarptı gözüme.

‘APPLE, SİRİ’NİN GÖREVLERİ ARASINA SESLİ MESAJ ASİSTANLIĞINI DA EKLİYOR.’ 

Biliyorsunuzdur, Siri, Apple’ın 2010 Şubat ayında piyasaya sürdüğü bir sanal yardımcı. Ona sorular soruyorsunuz o da size sabırla ve bilgelikle cevaplar veriyor. Bunu yaparken de doğal bir dille oluşturulmuş arayüzünü kullanıyor, öneriler sunup, bir dizi istekleri daha gerçekleştirmek için web hizmetlerini kullanıyor.Ayrıca bu uygulama zamanla, kullanıcının kişisel tercihlerine uyum sağlayıp, sonuçlarını kişiselleştirecek. Performansını giderek artırmayı iddia eden uygulama, yakınlardaki restoran ve cafeler hakkında da tavsiyelerde bulunacak. Biz de belki Siri’ye ‘ Tamam canım teşekkür ederim, iyi ki varsın. Kalp kalp kalp.’ diyerek telefonun direkt kendisiyle konuşma dönemini başlatmış olacağız. Ne güzel (!)

Buraya kadar yazdıklarım gayet normal’ demek isterdim ama maalesef değil. Tamam yani mesafelerden, zamandan, insan enerjisinden tasarruf edeceğiz. İyi, hoş ama dünya bunca insanla dolup taşarken bir telefonla konuşmak bizi yalnızlaştırmaz mı zamanla? Hani şu yönetmenliğini Spike Jonze’ın yaptığı, 2013 yapımı, The Her filminin ana karakteri gibi. Filmde, eşinden boşanmış ve hayatını el yazımı mektupları yazarak kazanan Theodore adında bir karakter var. İçinde bulunduğu zaman diliminde ise insanlar işlerini bilgisayar programlarına komutlar verip yaptırıyor.  Derken bir gün bir reklamla karşılaşıyor. Ve bu teknolojik reklamın etkisiyle bir işletim sistemi satın almaya karar veriyor. Yani sanal bir yardımcı. Adı Samantha olan yapay zeka zamanla dünya, hayat ve aşk gibi konuları sorgulamaya başlıyor. ( Hollywood’un robotlu film klişesidir aslında. ) Theodore da bundan haliyle etkileniyor. İçinde bulunduğu depresyondan yavaş yavaş uzaklaşan karakterin Samantha ile aralarında ilginç bir ilişki gelişiyor. Evet, bedensiz bir kimlikle…

Ne kadar tanıdık bir senaryo değil mi? Bunu belki on- on beş yıl önce söyleseler gözlerimizi kocaman açardık. Şimdi ise hizmet ve kolaylık adı altında sunulan her şeyi ‘ Teknolojinin takdiridir.’ diyerek hemen içimize buyur eder olduk. Tabi içimiz o kadar boşalmış ki, dolduracak bir şeyler lazım. Neyse ki şimdilik Siri var. Bir ara Samantha da gelir heralde.

Hadi, biraz düşünmekli kalın !