3 Kasım 1996'da 'Susurluk' kazasında hayatını kaybetti. Adına şarkılar, kitaplar, dizi senaryoları yazıldı. Ermeni terör örgütü ASALA'yı tarihin kara sayfalarına gömdü. Merhum Abdullah Çatlı'dan bahsediyoruz. Çatlı'nın kardeşi Zeki Çatlı ve annesi Remziye Çatlı, gazetemize konuştu.  Çatlı'nın hayat hikayesinden, Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopter kazasına, Ermeni terör örgütü Asala'dan PKK'ya, siyasetten magazine kadar birçok konuyu değerlendiren Zeki Çatlı, bebek katili PKK terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan'ın ilk yakalandığında ham ifadelerinin okuduğunu söyledi. Çatlı, "Öcalan, Şam'daki bombayı Çatlı'nın yaptığını söylemiş. Apo'nun da korkulu rüyasıydı. Nasıl korkmasın, onun da peşindeydi. Ömrü yetseydi, Apo kellesiz olarak, o topraklarda yatıyordu, yaşamıyordu. En son düşünceleri oydu. Son süreçte hatasız bir plan yaptı, sıfır hata iş yaparak, Apo'yu kesin temizleyeceklerini bana söylemişti. Ama ömrü yetmedi" dedi.

Abdullah Çatlı'nın kardeşi Zeki Çatlı'nın tarihi açıklamalarının yer aldığı röportajın  işte ilk bölümü:

Sayın Zeki Çatlı, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Rahmetli Abdullah Çatlı'dan 3 yaş küçüğüm. Ağabeyim Ankara'ya üniversiteye geçti. Biz de hukuk fakültesindeyken sıkıyönetimin katline uğrayanlardınız. 1981'de Nevşehir Ülkü Ocakları davalarından, ağabeyim ve arkadaşlarının pasaport olaylarından bizi de aldılar o zaman. Ankara Hukuk Fakültesi'ne çok iyi puanlarla girmiştim. 2 yıla yakın sıkı yönetimin her türlü eziyetine, zulmüne uğradık, tabi bu arada okulda gitti. Çıktığımızda ise babam felç oldu, evin maddi manevi tüm yükü üzerimize binince okula dışarıdan kayıt yaptırmaya uğraştık, maalesef yarım bıraktık.  MHP'de, ülkü ocaklarında çeşitli görevlerde bulunduk. Şuanda  sigorta işleri ile uğraşıyoruz. Her türlü vatan, millet savunması söz konusu olduğunda her Türk gibi her koşulda silahlı müdafaa da dahil olmak üzere göreve hazırız. 

Bahsettiğiniz pasaport olaylarında ağabeyim ve arkadaşları dediniz, arkadaşları kimlerdi?

İşte orada adı geçen kişiler, mahşerin beş atlısı diyeceğimiz isimler vardı. O zaman bize her türlü işkence metodlarını denediler. Mahkeme ifademde hiç bir şeyi kabul etmedim, beraat ettim. O kadar işkenceye rağmen, bize onları kabul ettirecek baba yiğit çıkmadı. Bilhassa Çatlı'nın kardeşi diye işkenceyi artırmalarına rağmen, emniyetteki ve mahkemedeki ifadem aynı olup, sonuç olarak ta beraat ettik. Geçen gazeteci  konuşuyor. Ya siz bu pasaportları nasıl biliyordunuz? diye. Bu pasaportları biz bilmiyorduk. İş başa düşünce, en iyi şekilde çıkmasına seve seve isteyerek sebep olduk.

"MÜHİM OLAN VATAN SAVUNMASIDIR"

Mühim olan vatan savunmasıdır.  Muhsin Yazıcıoğlu ile  ağabeyimin vefatı arasında aralarında 13 yıl var.  Arkadaşın birisi onu sordu bize, 'kaderleri de aynı oldu, sizce bunda bir şey var mı?' diye. Tabii ki milli refleksleri uyandıracak insanların uzun yıllar sonrasını hesap eden bir Amerika tarafından planlanarak, hesabı yapılarak onlara suikast yapması, onlar için basit işlerdir. O yüzden şimdi de milli reflekslerin zayıflığını, bu kadar şehidin bol olduğu, vatan kahramanlarının az ve yetersiz  gösterilmeye çalışıldığı, halbuki her şehit birer kahramandır.  Şimdi ağabeyim de hayatta olsa, bu işlere göz yummayacağı gibi, yeri geldiğinde özel harekatçılar ile omuz omuza, yeri geldiğinde PKK'ya karşı güneydoğu dağlarında paşalarla omuz omuza onları daha önce kovaladığı gibi şimdi de mücadelesine tüm gücü ile devam ederdi. Anlayacağınız üzere bu tür duyarlılığı ve donanımı olan şahısların zamansız ölümleri soru işaretleri oluşturmaktadır. Çünki yeri geldiğinde bomba konularında, özel harekatçılara bomba kursu, eğitimi verecek bilgi de, tam yetişmiş bir insandı. Yeri geldiğinde kafkaslarda, Çeçenistan'da kahraman olarak bilindiğini, Türkiye'nin ve dünyanın her bir köşesinde Türk ve İslam düşmanlarının kaldırdığı ellere karşı durduğu ve gereğini kahramanca yaptığını zamanla bilmeyenlerde görecektir. Yani Türk düşmanları resmi üniformalı olmayan Abdullah Çatlı'yı karşılarında bulmuş ve bu onlar için kaçınılmaz son olmuştur. Zaten onları o buluyordu, çoğunun son görüşleri oluyordu. ASALA'nın yok edilişinde soruyorlar, 'Onların kaç militanı vardı, hepsini mi yok ettiler? diye. 5 bin, 10 bin tane Asala militanı varsa tek tek onları yok edecek değil, onların ileri gelenlerini, mesela Aratoryan gibi isimler, kendisi tarafından Fransa'da yok edilmiştir. Devletler arasındaki ilişkiler nedeniyle bunlar açığa çıkmaz. Zaten bütün yaptıkları 42 Türk diplomatlarına Asala tarafından yapılan  suikastları gözümüzün önüne getiriyoruz. Herkes içinden ayranı kabarıp Türklerin şunlara bir şey yapalım istekleri geliyor. Elinden gelmediği için gerçekleştiremiyorlardı.  Ama bir yiğit Türk evladı Abdullah Çatlı çıktı.

KENDİSİ İÇİN HİÇBİR ŞEY İSTEMEDİ

Devletin de kendi isteği ile 'Bunları yaparsan bizden ne istersin?' diye teklif sunduğunda kendisi de kırmızı bülten ile aranmasına rağmen, 'Ben kendim için hiçbir şey istemem. Yalnız davanın lideri Türkeş'i kastederek, onun tutukluluğunun bırakılması, ikinci olarak da ülkücülerin idamının durması şartım var. Kendim için hiçbir şey istemem' diyerek oradaki görüşme akabinde bana da bilhassa söyledi, 'Biz bunları yaparsak prensip anlaşması yaptık, idamlar duracak. Bu teröristlere karşı canım pahasına mücadeleye gireriz' dedi ve girdi. Kırmızı bülten ile aranan, kendi kimliğini kullanmayan bir insan, Ermenistan'ın devlet desteğini aldığı bir terör örgütü ve Avrupa ülkeleri bunlara yataklık yapıyor. Bizimki adeta deplasmandaydı. Ve bunca zor eylemi yapıyor.  Görevini bitirdikten sonra, 5 Ocak 1984'te buraya geldi ve devlet görevlileri yakınlarını gör diye otel ayarlayalım diyorlar. Kendisi benim yerim var diyerek onlara eyvallah etmeden, 3 gün kaldı burada bizi gördü ve gitti. Hatta gelişinde de enteresan bir şey oldu. Havaalanında inerken, geldiğinde uçakta herkes görüyor. Normal bir aile babası , çocukları, hanımı yanında. Türkiye'ye gelip, uçak yanaşıp bindiğinde, uçağa girip görüyor ki, belli bürokratlar, omzu rütbeli generallerin olduğu kalabalık bir grup karşılıyor. Kırmızı bülten ile aranan adam zaten. Bunu burada ilk defa anlatıyorum. Böyle kalabalık karşılıyorlar, tam karşılarken, bir kaç polis de eşlik ediyor onlara, tesadüf bu ya, Ankara'dan tanıdığı solcu bir polis, göz göze geldik, neredeyse bağıracak gibiydi. O şahsa mesaj vermek için, paşa ile tokalaşırken, paşayı öpmek için çekmiş, o da onu görünce çekip gitmiş. O adamlara da sıkıntı vermeden, görevi tamamladığı için, takdir eden bakışlarla gönderdiler. 

"ÇATLI VE YAZICIOĞLU OLAYLARINDA YABANCI İMZALAR VAR"

Konuşmanızda üzerine bastığınız bir husus var. Rahmetli Yazıcıoğlu ile aralarında 13 yıl var. Suikaste uğramış olabilir mi dediniz? Biraz o konuyu açar mısınız?

Şuandaki döneme bakalım. Milli refleksi uyandıracak insanlara ihtiyaç varken, çok göremiyoruz. Şu anda kimi adli süreçte, kimi ispatı olmadığı için yanlış olur ama herkes tahmin ediyor. Yabancı ülke istihbarat servislerinin, siyasilerin bu işlerde parmağı olabileceğini hiçbir şekilde göz ardı etmemek lazım. O örgütler ispat bırakmıyor. Yabancı imzalar bu işin içinde vardır. Bu dönemde eline bayrağı alıp, sokağa çıkmış Abdullah Çatlı'yı düşünün;  kim gitmez arkasından. Ve ya Muhsin Yazıcıoğlu'nun kim gitmez arkasından. Şimdiki hükümetin son 6 aylık icraatlarını dua ederek destekliyoruz, ancak ondan önceki 3.5 senenin hesabını kim soracak?

"BAYRAK TUTANLAR ELİNİ DAHA DA GÜÇLENDİRSİN"

Şunu mu demek istiyorsunuz? Milliyetçi camiada eline bayrağı alıp, çıkacak birilerinin eksikliği mi var, diyorsunuz. 

Yanlış olmasın da, canımızda dahil her şeyimizi bu vatan için gerekirse biz de veririz. Bayraktarlığı yapan eller zayıf kalmamalı. Aslan gibi bayrağı tutacak el olmalı. Kimseyi işaret etmiyorum. Bayrak tutanlar elini daha da güçlendirsin. Bu kadar şehidin olduğu ülkede aslan gibi kahramanların şehit olduğu zamanda yatıp beklenmemeli, galeyana gelip ayaklanmadan bahsetmiyorum. Siyasi bir hareketlilik lazım. Siyasilerin sağlam hareket etmesi  lazım, milli ve manevi duyarlılığın artırılması gereklidir. Şahsi ikbal kaygılarından uzaklaşılmalıdır.

Azim Deniz’i Vuran Saldırgandan İlk Açıklama! ‘Azim Deniz’i seviyorduk’ Azim Deniz’i Vuran Saldırgandan İlk Açıklama! ‘Azim Deniz’i seviyorduk’

"BBP İLE YOLLARIMIZ AYRILDI"

Bir dönem BBP MYK üyesi, Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev yaptınız. Bu süreçte BBP ile yollarınız tamamen ayrıldı mı? Aktif siyasete halen devam ediyor musunuz? 

Yollarımız ayrıldı. Muhsin başkanımızın çok ısrarı vardı. Parti üstü aile dostluğumuz vardı. O dostluk ve samimiyete dayanamayarak vefatına kadar yanında olduk. Ondan sonra da bıraktık. Biz zaten 40 senelik MHP'liyiz. Muhsin başkanımızı yalnız bırakmamak için bir süre yanında yer aldık. 

HELİKOPTER KAZASINDA 'EVRAK' SKANDALI

Muhsin başkanın kaza geçirdiği olayda dikkatinizi çeken bir şey oldu mu? Basında bir ara yaralandığına dair bir haber çıktı ama asılsız olduğu ve uzun süre bulanamadığı, rahmetli olduğu haberi çıktı. 

O haber geldiğinde genel sekreter Yalçın Topçu'ydu. Birçok insan orada parti gözetmeksizin orada toplandık. O zaman ki Kayseri  Valisinin açıklaması sonrası sevinmiştik. Ama asılsız çıktı. En çok devletin valisi  böyle asılsız bir açıklamayı nasıl yapar sorusunun üzerinde duruldu. Havada tekrar ikinci bir helikopterin olay  yerinde olduğunu gören köylülerin söylentileri, devlet denetleme kuruluna gidiyor. O zamanki Devlet Denetleme Kurulu Başkanı şunu söylüyor: 'Maalesef biz de tıkanıyoruz, istediğimiz bir takım evraklar gelmiyor. Devletin en üstüne bağlı bir kurum böyle şeylerden bahsediyordu. Net bir sonuçta çıkmadı. Mahkemenin gidişatından aile olarak memnun değiller. Süreçle ilgili çok şikayetleri var. 

"SÜRÜKLEYİCİ BİR LİDERE İHTİYAÇ VAR"

Türkiye'deki siyasi konjektörü nasıl buluyorsunuz? AKP'nin son 6 aylık icraatlerini desteklemek ile beraber öncesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Muhalefet genel olarak çok sessiz kalıyor. Daha sürükleyici olmaları gerekiyor. İktidar partisi bir isim ile buralara geldi. Demek ki sürükleyici bir liderle tablo farklı olabiliyor. Vatandaş gözüyle baktığımızda görüntü böyle.

Ekonomik olarak Türkiye'nin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ekonomik olarak kriz olma ihtimali hissediliyor. Emeklilere yüzde 10 zam verilip, yüzde 25 giderlere zam geliyor. İyi bir tablo görülmüyor, inşallah biz yanılırız. 2016 sıkı geçecek diyorlar. Birilerine kızıp da ülkenin kötü gitmesine hiçbirimiz razı olmayız. 

"ASALA İLE SAVAŞMAK İÇİN BAŞVURU YAPTIM"

Aktif siyasetin içinde sonraki dönemlerde bulunmayı ister misiniz?

Bizim genelde Türkler şöyledir. Ateşin üzerine gitmek gibi bir huyumuz vardır. Üzerimize düşen görev olursa neden olmasın. Dağa çıkanlarla savaşmak da olur, masa başı da olur. Bunun ispatını biz aile olarak yapmışızdır. Bunun haricinde şöyle bir şey var. 81-83 arası ben cezaevindeyken, Asala'nın kudurduğu bir dönemde şehit tabutlarımız geliyordu.  Asala'nın Türklere karşı yaptığı suikastler var. O zamanki siyasilerde kınamanın dışında bir şey yapmıyorlardı. Ben cezaevindeyken cezaevi müdürüne müracaatım var. Hayattaysa şahitlik de yapar. Daha Asala duyulmamıştı. Başvurumda eksikliklerimiz tamamlanıp, eğitilip, 'Asala'ya karşı savaşmaya hazırız' dedik. Cezaevi müdürünün o zamanlar çok hoşuna gitmişti ama yetkisi olmadığını söylemişti. Tebrik etmiş, teşekkür etmişlerdi. 

Ayrıca, PKK elebaşı Apo'nun ilk yakalandığında ham ifadeleri okuduğumda. Şam'daki bombayı Çatlı'nın yaptığını söylemiş. Apo'nun da korkulu rüyasıydı. Nasıl korkmasın, onun da peşindeydi. Ömrü yetseydi, Apo kellesiz olarak, topraklarda yatıyordu, yaşamıyordu. En son düşünceleri oydu. Son süreçte hatasız bir plan yaptı, sıfır hata ile iş yaparak, Apo'yu kesin temizleyeceklerini bana söylemişti. Her türlü planın yapıldığını söylemişti. Ama ömrü yetmedi. Devamı haftaya...