Prof. Dr. Hülya Argunşah, geçtiğimiz hafta gerçekleşen Hasan Ali Toptaş Sempozyumu hakkında gazetemize bilgiler verirken, etkinlikte yaşananları ve yazar Toptaş’ı anlattı. Argunşah, öğrencileri ile ilgili de “Umutsuz, hayalsiz, hedefsiz ve hatta habersizler. Onlara sanatla ulaşmaya ve bir tarafıyla meslekî alanları olan edebiyatla ulaşmaya çalışıyoruz” diyor.

İşte Argunşah hoca ile yaptığımız çok özel röportajımız…

SORU: Kendinizi tanıtır mısınız?

ARGUNŞAH: Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesiyim. Çalışma alanım Yeni Türk Edebiyatı. Bir süredir Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün başkanlığını yürütüyorum.

SORU: Bu organizasyon nasıl gelişti? Bu sempozyum için kimler neler hazırladı?

ARGUNŞAH: Bildiğiniz gibi bölümümüz Türk Dili ve Edebiyatı adını taşıyor. Bölüm başkanı olarak en büyük istek ve hedeflerimden biri, bu bölüme hangi amaçla gelmiş olurlarsa olsun bölümümüz öğrencilerinin edebiyat ve sanat sevgisini edinerek gitmelerini sağlamaktır. Bunun hayata bakışı değiştireceğine inanıyorum. Şiddetin, kabalığın, pervasızlığın, bencilliğin, kıskançlığın alabildiğine arttığı bu dünyaya sanatın dokunması gerektiğini düşünüyorum. Üstelik sadece edebiyat sanatının değil; resim, müzik, heykel, dans… hasılı her türlü sanat… Edebiyatın burada bir ayrıcalığı var. Çünkü herkesin her an kullandığı dille yapılan bir sanat. İnsanlar diğer sanatlara kendilerini uzak görebilirler. Ama edebiyat böyle değil. Herkes kendini bir parça edebiyat sanatının içinde hisseder. Ben insana ve özellikle de öğrencilerimize sanatla ulaşmaya çalışıyorum. Onları sanata ve bu arada asıl uğraşıları olan edebiyat sanatına yaklaştırmaya çalışıyorum. Bu sebepledir ki özellikle çağdaş edebiyatla ve sanatçılarıyla onları buluşturmak gerekiyor. Geçen yıl Gül İrepoğlu ve Sevinç Çokum’la buluştular. Bu dönem de Hasan Ali Toptaş’la buluşturduk onları. Umarım amaç hâsıl olmuştur. Doğrusu bunu öğrenmeyi çok isterdim. Keşke bir de öğrencilerimizle görüşseniz ve sonuçları bize de iletseniz.

Bu etkinliği hazırlarken yanımda elbette ilk olarak bölüm başkanı yardımcılarım vardı. Özellikle de Doç. Dr. Şahika Karaca’nın önemli katkıları olmuştur. Kendisi aynı zamanda bir Yeni Türk Edebiyatı bilim insanı olduğu için konuya yakınlığı dolayısıyla, neler yapabiliriz, nasıl etkinlikler yapabiliriz sorularının cevabını birlikte geliştirdik. Bu arada Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalının diğer öğretim üyelerine de katılım ve destek konusunda teklif götürdük.

Bundan sonraki halkamızda Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nın genç araştırma görevlileri var. Duygu Oylubaş Katfar ve Bülent Sayak. Olağanüstü çaba sarf ettiler. En sıradan işten en büyük işe kadar hiç gocunmadan alınmadan ve sorgulamadan emeklerini ortaya koydular. Sempozyumun başka afiş olmak üzere basılı evrakı konusunda tasarımlar bölümümüz araştırma görevlisi Muhammet Kaya’ya aittir. Muhammet Kaya, teklif ve eleştirilerimizi hatta son dakika değişikliklerimizi bile itiraz etmeden yerine getirdi. Tasarım, kâğıt kalitesi, baskı vb. her şey onun ince zevki ve sabrının ürünüdür.

Rektörlüğümüz ve dekanlığımızdan elbette sempozyumu düzenleme izni, salonları kullanma, yemek ve ikramlar, baskı işlemleri gibi konularda geniş bir destek aldık. Sayın dekanımız da katılımıyla bizleri onurlandırmıştır.

Sempozyum süresinde arı gibi çalışan, bütün yüreklerini ortaya koyan, heyecan dolu lisans ve lisansüstü öğrencilerimiz tarafından hiç de yabana atılmayacak biçimde desteklendik.

Önemli desteklerden birisi Kesit Yayınlarına aittir. Misafirlerimize sunduğumuz akşam yemekleri Türkoloji yayınları yapan bu yayınevinin sahibi Sadettin Bayrak’ın ikramı oldu. Yazarımız Hasan Ali Toptaş’a ulaşmamızı, İrepoğlu ve Çokum faaliyetlerimizde olduğu gibi imza etkinliğini Kıvılcım Kitabevi sahiplerinden Ayhan Çetinkaya üstlendi.

Bütün bunlardan anlaşılacağı gibi mütevazı bir etkinlikti ama çok fazla kişi ve kurum gönüllülük esasıyla çaba sarf ettiler. Ben bu vesileyle başta rektörlüğümüz, dekanlığımız, sağlık kültür şubesi çalışanlarımız olmak üzere bölümümüz öğretim üyeleri ve öğrencilerimizle destek veren herkese tekrar tekrar en içten teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Sağ olsunlar. Hedeflere ulaşma konusunda elbette zorluklar yaşıyoruz ama uzun vadede çabalarımızın sonuçsuz kalmayacağını düşünüyorum. Bu ve benzeri etkinliklerin hayata geçmesi konusunda çalışanların hiçbir çıkarı yoktur. Onlara dönen bir kazanım da yoktur. Bu çaba Türkçe ve Türk edebiyatı ile öğrencilerimiz için yapılmıştır. Böyle bilinmelidir, böyle alınmalıdır, böyle yorumlanmalıdır.

SORU: Bu organizasyonu düzenlerken amacınız neydi? Bunları gerçekleştirebildiniz mi?

ARGUNŞAH: Az önce de belirttiğim gibi, buradaki ilk ve tek amacımız toplumsal bir dönüşüme katkıda bulunmaktır. Çirkinliklerin kol gezdiği bir dünyaya sanatla dokunmaktır. Öğrencilerimiz bu akışa kendilerini bilinçsizce teslim etmiş görünüyorlar. Umutsuz, hayalsiz, hedefsiz ve hatta habersizler. Onlara sanatla ulaşmaya ve bir tarafıyla meslekî alanları olan edebiyatla ulaşmaya çalışıyoruz. Ayaklarına Türk Dili ve Edebiyatının devam etmekte olan tarafını taşımaya ve onlarla tanıştırmaya çalışıyoruz. Bizler zaten derslerimizde olabildiğince tarih olmuş bir edebiyatla meşgulüz. Oysa edebiyatın bir de yaşayan tarafı var.  Devamlılığı inkâr etmiyorum ama onları biraz da yaşayan bir edebiyatla, canlı canlı karşılaştırmayı istiyorum. Bu toplumsal bir amaçtır...

Başka bir toplumsal amacımız Türk Dili ve Edebiyatına kalemleriyle hizmet edenleri görünür hale getirmek… Onları okuyucularıyla tanıştırmak ve buluşturmak… bu sefer yaptığımız gibi eserleri üzerinde çalışmalar yaparak ne denli değerler ürettiklerini ortaya koymak. Yani dilimize ve edebiyatımıza hizmet diyebileceğim toplumsal bir amaç, hatta görev…

Asgari Ücret İçin Korkutan Senaryo: Felaket Bir Şey Olacak! Asgari Ücret İçin Korkutan Senaryo: Felaket Bir Şey Olacak!

Ne kadar başarılı olduk, sorusuna gelince… akademik anlamda baktığım zaman üstün bir başarı görülüyor. Çünkü Hasan Ali Toptaş, konuşmayı sevmeyen ve olabildiği kadar kaçınan bir yazar… Açılış oturumunda fark edileceği üzere oldukça kısa bir konuşma yaptı. Oysa kapanış oturumu bambaşka idi. Hiç planlamadığımız halde kendisi söz almak isteyerek kürsüye çıktı ve uzun uzun kendisini, eserini, yazma sürecini açıklayan bir konuşma yaptı ve salondan gelen bütün sorulara cevap verdi. Bunun sebebi eserleri etrafında yapılan çalışmalardan memnun olmasıdır. Bildiri sunan akademisyenleri özel olarak seçtik. Hasan Ali Toptaş, eserleri ve bu eserlerin dünyasına yaklaşabilecek çalışmalar yapan kişileri davet ettik. Bir kısmı katılamadılar. Ulaşamadığımız akademisyenlerden neden ben yokum sorularını duyduk. Ama bildiri sunan bütün bilim insanları bu sempozyum için hazırlanmışlardı ve çalışmaları çok özeldi. Üstelik onlar yazarın katılımında haberdar değillerdi. Dolayısıyla bildirileri tamamen akademikti. Hem üretilen bilgiyi hem de yazarımızın heyecanını başarı olarak görüyorum.

Özellikle alanlarıyla samimiyetle ilgilenen, çaba sarf eden bölümümüz lisansüstü öğrencileri büyük ilgi gösterdiler. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri ve asistanları ile lisansüstü öğrencileri buradaydılar. Karadeniz Teknik Üniversitesi, Giresun Üniversitesi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Düzce Üniversitesi ve Mersin Üniversitesi’nden yine Yeni Türk Edebiyatı sahasında lisansüstü çalışmalar yapan öğrenciler vardı. Onlarla tanışmaktan ve bir etkinliği paylaşmaktan gurur duyduk. Bunlar bize ilk planda dönen olumlu sonuçlar. Akademik anlamda iyi bir şeyler yaptığımızı gördüm.

Hasan Ali Toptaş bütün oturum aralarında eserlerini imzaladı. Öğrencilerle sohbet etti. Bu sırada önünde her zaman uzun kuyruklar vardı. Hatta akşam yemeklerinde bile şehrimizin edebiyat severleri sohbet ettiler ve kitaplarını imzalattılar. Kendisini çok yorduk. Ama ben bunu da olumlu bir gösterge olarak görüyorum. Umarım emeğimize değmiştir.

SORU: Bu sempozyum gerçekten ilgi gördü. Buna benzer etkinlikler düzenlemeyi düşünüyor musunuz? Bu sefer kimi getirmeyi düşünüyorsunuz?

ARGUNŞAH: Elbette düşünebiliriz. Ancak bütün bunlar bireysel olarak gösterdiğimiz emeklerin ötesinde üniversitemizden almamız gereken izin ve desteklere bağlıdır. Belirttiğim gibi şiddet ve çirkinliklerin kol gezdiği bir dünyaya ve insana sanatla dokunmamız gerekiyor. Belki uzun vadede gerçekleşecek bir hedef, ama ne yapalım?..

Sonra Türkçemize saygımızı ve borcumuzu ödememiz gerekiyor. Bu da dile ve edebiyata hizmet edenleri hatırlayarak ve bu vesileyle onları yüreklendirerek olabilir. Edebiyat sanatı ve onun emekçileri, sanatçılar, eleştirmenler ve bilim insanları dilin işlenmesini ve gelişmesini sağlıyorlar. Kültürü yüceltiyor ve medeniyete katkıda bulunuyorlar. Ruhu, ahlakı, duygu ve düşünce dünyasını zenginleştiriyorlar. Onlar el üzerinde tutulması gereken insanlar. Üretebilmeleri için bizim onları gönendirmemiz gerekiyor.

Nihayet öğrencilerimiz var. Onlar bir inanç haline getirdikleri telefonlarıyla yalnızlaştılar, bencilleştiler ve farkındalıklarını kaybettiler. Kör, sağır ve dilsiz yaşıyorlar. Kendilerini ifade edemiyorlar. Geçmişi bilmiyorlar ve geleceğe güvenmiyorlar. Onları kazanmamız, ruhlarına üflememiz, yüreklerine dokunmamız lazım. Milletçe geleceğimiz onlar… Bütün bunları düşününce bu türden etkinliklerin daha çok yapılması, toplum, bilim ve sanat amaçlı çabaların sürdürülmesi gerekir diye düşünüyorum. Hatta ötesine geçerek bütün benliğimle inanıyorum. Bu bağlamda tasarılarımız da düşüncelerimiz de hayallerimiz de hatta kurduğumuz bağlantılar da var. Büyüsü bozulmasın burada söylemeyeyim. Ama bunlar maddi ve manevi destekler olmaz ise hayata geçemez. Teşvik ve destek görebilirsek yapabileceğimiz çok iş var. Bizde de gayret var.