Türkiye'yi yasa boğan deprem felaketi nedeniyle gerek depremi birebir yaşayanlar gerekse uzaktan şahit olanlar hem fiziki hem de ruhsal anlamda sarsılmış durumda. Afet sonrası yaralar günden güne sarılmaya başlansa da deprem etkileri dolayısıyla uzmanlar tavsiye niteliğindeki değerlendirmelerine devam ediyor.
Depreme uzaktan şahit olsalar bile kronik nörolojik rahatsızlıkları bulunan kişilerdeki şikayetlerin günden güne arttığını ifade eden Nöroloji Uzmanı Dr. Gülten Özdemir, “Migren, baş ağrısı, uyku problemleri ve odaklanma gibi sorunlarla sık karşılaşmaya başladık” dedi. “Ayrıca depremin oluşturduğu kayba dayalı yeni gerçeklik ve beyinde birbiri ile çelişen farklı duygu durumların oluşması, psikosomatik rahatsızlıkların da artmasına da sebep oldu” diyen Dr. Gülten Özdemir yas sürecinin es geçilmemesini ve yaşanması gerektiğini vurguladı.
Şikayetlerin artmasının yanı sıra nörolojik anlamda yeni şikayetlerin de eklendiğini söyleyen Uzm. Dr. Gülten Özdemir, “Ülkemizi yasa boğan bu deprem felaketi nedeniyle son zamanlarda hepimiz derinden sarsılmış durumdayız. Deprem gibi yaşamı tehdit eden beklenmedik doğal afetler karşısında beyin ilk önce hızlıca bir durum değerlendirmesi yapar. Durumun vahametini, önemini anladıktan sonra ‘savaş ya da kaç' şeklinde yanıt verir. Depremin olumsuz etkileri sadece olayı yaşayan ya da yakınları olanları değil, nöroloji polikliniğine başvurularda olaya şahit olan ya da medya aracılığıyla olayı izleyerek travmatize olan insanların da olduğu anlaşılmıştır. Bizim polikliniğimizde de deprem sonrası kronik nörolojik rahatsızlığı olan kişilerin şikayetlerinin şiddetlendiğini, yeni şikayetlerin eklendiğini, özellikle migren, baş ağrısı sıklığında artış olduğunu, uyku problemleri ve odaklanma sorunlarının sık görüldüğünü görmekteyiz” dedi.
“Depremle ortaya çıkan yeni gerçeklik ile karşı karşıya kaldık”
Deprem ile birlikte ortaya çıkan yeni gerçeklik ile insanların karşı karşıya kaldığını da aktaran Uzm. Dr. Özdemir, “İnsanların büyük ekseriyeti deprem deneyiminin bu çok sarsıcı travması ile dünyanın güvenli bir yer olmadığı, yakınındaki insanların bir gün birden bire aniden ölebileceği gerçeği ile yüzleşmek zorunda kaldı. Yani depremin oluşturduğu kayba dayalı yeni gerçeklik, beyinde birbiri ile çelişen farklı duygu durumların oluşması ile psikosomatik rahatsızlıklar dediğimiz ruhsal iç dünyanın beden hastalığı olarak yansıdığı rahatsızlıkların artmasına da sebep oldu. Bu psikosomatik rahatsızlıklara şu şekilde örnek verebiliriz; Örneğin kolumuzun bacağımızın uyuşması, panik atak, nefes alamama, kalp çarpıntısı, kalp krizi geçiriyormuş gibi hissetme, baş dönmesi veya bir uzvunu hissetmeme gibi rahatsızlıkların temelinin aslında ruhsal sıkıntılara bağlı olduğu nörolojik bir organik kökeninin olmadığı rahatsızlıklardır. Bu rahatsızlıklara psikosomatik rahatsızlıklar deriz” şeklinde konuştu.
“Yas süreci yaşanmalı”
Rahatsızlıklar karşısında neler yapılması gerektiği hakkında da tavsiyelerde bulunan Özdemir son olarak, “Kronik nörolojik rahatsızlığı olan hastaların sıkıntıları şiddetlendiğinde ya da yeni bir bulgu eklendiğinde tabi ki de uzmana gözükmeleri gerekiyor. Rahatsızlığın psikosomatik mi yoksa gerçekten organik bir sebebi var mı bizler zaten ayırt edebiliyoruz. Öncelikli olarak bu süreçte insanların yasını yaşaması ve olayı kabul etmesi gerekiyor. Olaydan kaçınıp yok saymak değil bu durumu hep birlikte ülkece kabullenip yaşamalıyız. Rahatsızlıklar kişinin boyunu aştığında ise uzmanlara başvurulmalıdır” diyerek sözlerini sonlandırdı.