Bu iki köyü önce Ermeniler terk etmiş, mübadeleden sonra da Rumlar. 1960’lı yıllara gelindiğinde bu iki köy ortak bir kaderde yeniden buluşmuşlar isimlerinin aniden değişmesiyle. Tavlusunun ismini Aydınlar, Germir’in ismini ise Konaklar olarak okumuşlar köyde kalanlar sabah uyandıklarında tabelalardan. 1988 yılında mücadele vermeye başlamış köylüler değiştirilen isimlerini geri alabilmek için. Çalmadık kapı bırakmamışlar ve 1988 yılında mutlu sona ulaşarak yeniden kavuşmuşlar eski isimlerine. Germir köyünün Muhtarı Melik Temiz, isim değişikliğiyle yaşadıkları şoku ‘‘1960'ların başıydı. Tabelalar aniden değişti. Sanki geçmişimiz elimizden alınmış gibi oldu. Tarihsiz kaldık. Sokaklar aynıydı, bağlar bahçeler değişmemişti ama sanki birileri bizi almış da başka bir diyara götürmüş gibi hissettik kendimizi. Sokakların, bağların, bahçelerin elimizden alındığını düşündük. Resmi yetkililerin önünde, törenlerde hep Konaklar diyorduk ama onlar çekildikten sonra Germir demeye devam ediyorduk. Ben aramızda konuşurken hiçbir gün Konaklar dediğimizi hatırlamıyorum. Alışamadık bu isme, sindiremedik içimize.’’ Diyerek anlatmış. Köy İhtiyar Heyeti Üyesi İbrahim Özer, Tavlusun isminin Türkçe olup olmamasının aslında hiç de önemli olmadığını belirterek ‘‘Rumca ya da Ermenice olsa neyi değiştirir ki. Şimdi köyün adını Aydınlar yaparsak, burada bir zamanlar dirlik içinde komşuluk yaptığımız Ermeniler ve Rumlar'ınTavlusun'da yaşamamış olduğunu kanıtlamış mı olacağız? Camiyle kilise yanyana. İşte bu, bir zamanlar nasıl yaşadığımızın ifadesi.’’ Demiş. Ünlü Fransız şair JacquesPrevert bir şiirinde anlamsız bulduğu isim değiştirme hikayesine isyan etmiş.

İLK UÇUŞ
Bu sokakLuxembourg Sokağı'ydı eskiden adı bahçesinden dolayı / Bugün Guynamer Sokağı diyorlar ona savaşta ölen bir havacının adı verilmiş Oysa bu sokak hep aynı sokak bahçe aynı bahçe ve hep Luxembourg / Terasları... Heykelleri... Havuzlarıyla… Ağaçlarıyla-yaşayan ağaçlarıyla Kuşlarıyla-yaşayan kuşlarıyla Çocuklarıyla-bütün yaşayan çocuklarıyla… O zaman düşünüyor insan düşünüyor gerçekten Ölü bir havacı bizi aldatıyor mu yoksa…

Bu iki köy 1996 yılında sit alanı ilan edilmiş. Sit alanı olarak ilan edilmiş olan Tavlusun’da, dört kilise ve 14 cami var. Olağanüstü güzellikteki taş konakların büyük bir bölümü doğanın insafına bırakılmış, köy yarı yarıya terk edilmiş. Define avcılarının yarattığı tahribat sonucu tüm kiliselerin içine sanki bomba düşmüş. Zemin taşları hallaç pamuğu gibi atılmış, ibadet mekanında adam boyu çukurlar kazılmış. Diğer sit alanı Germir’de ise, ayakta kalmayı başarabilmiş üç kilise var. Ortodoks Rumların kilisesi Panaya ve Aya Todori, Ermenilerinki ise SurpStephanos. Eşsiz güzellikte bir çan kulesi ve Germir'i kuşbakışı gören kubbesiyle Panaya Kilisesi, 2002 yılına kadar ahır olarak kullanılıyormuş. Şimdi boşaltılmış ama geçmişte kiliseyi kullanan besiciler hemen kilisenin 3-4 metre ilerisinde üstü betonla kaplı yeni bir ahır inşa etmişler. İneklerin bir kısmı hala, kilisenin giriş kapısındaki sütunlara bağlanıyor. SurpStephanos Kilisesi eskiden Tanrı'nın eviymiş ama şimdi yarı yıkıntı haliyle Elmas Hanım'ın evine dönüştürülmüş. Tonozları çökmüş olan bölümlerin duvarlarını süsleyen rengarenk kutsal metinler ve tasvirler, harabenin içinde parlamayı sürdürüyor. Aya Todori'nın sahipleri de kiliseyi ahır olarak kullanmayı tercih etmiş. Germir'deki üç kilisenin tapusu 1940'larda şahıslara verilerek mabetler, özel mülke tevdi edilmiş.
Germir, dünyaca ünlü sinemacı Elia Kazan'ın köyü. Köylüler ona Aliya diyorlar. Elia Kazan'ın babası Amerika'da ölüm döşeğindeyken oğluna son isteğini bakın nasıl dile getirmiş:
‘‘Anadolu'yu bir kere daha görmek istiyorum. Anadolu'daki dostlarım beni bekliyorlar. Bir adamın bahçesine gitmek istiyorum. Bu adamın bir bahçesi var. Türk ama iyi adam, eski dost. Her çeşit meyve ağacı var. Kışın da tepenin yamacındaki evde oturur, ağaçlara göz kulak olabilmek, iyi bakabilmek için. Yazın bu ağaçlar meyve verir, her biri ayrı bir meyve, ayrı ayrı zamanlarda. Şimdi haziranda kayısılar vardır. Orada bir ağacın altında oturmak ve bir dalı ağır ağır kendime eğmek istiyorum. Sonra da tak! Ufak, yumuşak meyveyi koparırım. Kolayca kopar. Çünkü koparılmaya hazırdır. Buradaki gibi değil. Buradaki güzel görünür, tadı yok! Bu Türk'le oturacağım, bu ihtiyar adamla, ben de ihtiyar bir adamım. İkimiz oturup birlikte meyve yiyeceğiz ve huzur içinde olacağız. Son isteğim bu... Beni uçağa bindir. Ondan sonrası için meraklanma. İnsanlar bana bakarlar. Sen söylentilere aldırma, Türkler çok iyi insanlar, komşu gibi, beni bu adamın bahçesine götürürler. Dünyadan tek istediğim bu. Beş dakika...’’

Şimdilerde ayakta kalma mücadelesi veren bu bin yıllık yapılar 1996 yılında ilan edilen sit’ten nasibini almayı bekliyor. Tıpkı Mardin gibi yaşamak istiyor İnsansız yapılarla Tavlusun ve hala Yaşamın devam ettiği Germir.