Metodolojisini belirleyecek değilim elbette. Zaten belirleyen de olmadı yeryüzündeki suyun ve uzayın üzerinde yaşam hayaline sahip ama hep birlikte ortak yere yani yeryüzüne ayak basarak yaşam süren biz insanlar arasında. Ben gazeteciyim; haddimi bilirim. Tamam, bende içimde ki çocuğun ölmemesini isteyenlerdendim, ama Aşk’ı yaşayalı giriştim bende içimdeki çocuğu öldürme gayretine, getirdikleri gereği…
Yaşadıklarıyla büyür insan. Duygusu ayrı, düşüncesi ayrı büyür insanın. Her insan farklıdır milyarlarcamızın yaşadığı dünyada. Kimileri acı ile duygularını büyütürken, kimileri tatlı bir yaşam ile düşüncelerini büyütebilir. Peki, bu hayat ta yaşanan Aşk hep acı ile tatlı arasında mı varlığını korur. Hayır destekleyicileri de vardır; örneğin iyi ile kötü. Kimileri iyi’lerle duygularını büyütürken, kimileri kötü bir yaşam ile düşüncelerini büyütür. Bu durumları tersi yönünde de ele almak mümkün olabilir…
Aşk’ın yalnızca karşı cins veya hem cins olsun İnsana has olmadığını anladım. İnsan her şeye Aşık olabilirdi. Doğaya, Dünyaya, Vatana, Millete, Memlekete, Hayvanlara, Bitkilere kısacası etkilendiği her şeye Aşık olabilirdi insan duyduğum bu sözden sonra, kanımca.
İçerisinde bulunduğumu hareketin hem kendi içerisinden hem de dışından müdahaleler sonrası, yani daha anlaşılır bir deyimle, Aşık olduğum ve ütopyasını kurduğum yaşama memleketin annesi, babası, dayısı, amcası dahil olunca ilişkimiz zedelenmeye ve yerini Aşk’ın dışına itmeye başlamıştı. Acı geliyordu her şey aşktan sonra. Tatsızdı dünya yaşattıklarıyla. Alışması ise çok zor oluyordu içimdeki yanan kor ateşin kavurduğu sıcaklıkla…
Ütopyamı hala korumaya çalışsam da, zincirin halkasından olmamak zor kılıyordu, gerçekleşmesini ütopyamın. Artık içimde ki çocuğu ister istemez yaşadıklarımın etkisiyle öldürmeye başlıyor, çocuğu büyütüyor, yerine bir başka kişi, karakter dahil ediyordum isteksizce. Çünkü biliyordum gerçek olan bir şeyi hiç olarak görmek, yerini değiştirmek, öldürmek, yok etmek canilikti. Canilik ise insanlık dışıydı.
Şimdilerde reel dünyaya alışma çabaları içerisinde yaşam sürerken, hep izliyorum dünyayı neler oluyor oralarda düşüncesiyle, duygularımdan taviz vermeden, Aşksız bir dünyanın gereksiz olduğundan hareketle. Duygularım el vermiyor artık, siyasal mücadelenin hakim olduğu, siyasal sistemlerle yönetilen dünyanın nüvesi olmayı ama ben canilik yaparak içimde ki çocuğu öldürdüm, oyuncaklarım ise sahipsiz kaldı, Aşk’ı yaşayalı. Ben hep Aşık olmaya devam edeceğim, engelleseler dahi, içimde ki çocuğu büyüterek hak ettiği yere getireceğim ve ütopyamın gerçekleşmesini bekleyeceğim.
Tolga Yılmaz