2011 yılının son aylarındaki göçün kendi ülkelerinde felakete dönüşeceğini anlayan Avrupa Birliği, Türkiye’ye Suriyeli mültecileri göndermeyip kendi ülkesinde barındırmaları durumunda milyarlarca Euro para teklifinde bulundu ve öngörüsü noktasındaki büyük felaket için milyarlarca Euro’yu gözden çıkarmayı yeğledi.
Türkiye, Avrupa Birliği’nin teklifini kabul ederek, çok sonraları aslında ‘Arap Baharı’nı başlatan ve kıvılcımın çakıldığı her ülkede büyük yangına dönüşen esas felaketin farkına varamadığını ortaya koydu. Neden esas felaket?
Türkiye’de son yıllarda düzenlenen DEAŞ’lı terör örgütlerine dönük yürütülen operasyonlarda gözaltına alınanların sayısal çoğunluğu aslında misafir olarak kabul ettiğimiz Suriyeli mültecilerden oluşması dikkatlerden kaçmamalı. Bununla da sınırlı değil elbette. Suriyelilerin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tepkilerine neden olacak ölçüde, gözlerine batacak büyüklükte bir soruna dönüşeceğini kim tahmin edebilirdi?
Gelinen noktada iktidar partisinden milletvekilliği görevini yürütmüş, Suriyeli mültecilerin ülkeye girişlerine izin verilen kararnameleri savunanların bile karşı duruşları ve tepkilerini ileten cümlelerini üzülerek izliyoruz!
Kendi ülkelerindeki yaşam koşullarının yıkılmasıyla yeniden bir dönüş yolu bulamayan milyonlarca Suriyeli mültecinin dini bayramlarda yalnızca binlerle ölçülen nüfusta ülkelerine bayramlaşmaya gidiyor olmaları ve yeniden dönüşe geçmeleri ülke insanımızın dikkatinden kaçmıyor! Zira, milyonlarla binler arasında büyük fark olduğu ortadayken!
An insanoğlu ah… İç çekmeden geçemeyeceğim. Misafir konumdakilerin yaşam koşulları ne kendi ana vatanlarında, ne de misafir konumda yaşamlarını sürdürdükleri Türkiye’de maalesef yok! Bir sosyolojik araştırma derecesinde dün haber merkezindeki arkadaşlarımız sokağa çıkıp Kayseri halkına, “Suriyeli Mülteciler sizin için sorun mu?” başlıklı konuyu sordu. Sordular sormasına ama verilen cevaplar hala kayıtlarda ve hafızalardaki sıcaklığını korumakta.
Süper güçlerin yani, kan emici vampirlerin başlattığı savaşın parçası olmak istemeyip ülkelerindeki iç savaştan kaçak yurdumuza gelen Suriyeli mültecilerin dramı bir yana, Kurtuluş Savaşı verdiğimiz dönemlere ait yazılan destanlarda dahi yaralı düşman askerlerini öldürmeyip, tedavi ettiren bir halkın ruhu maalesef konu Suriyeli Mülteciler olunca kaybolduğunu üzülerek izledim, dinledim.
Ah insanoğlu ah… Kendinize gelin. Hem Suriyelilerin misafir olduklarını unutmayın ve onlara misafirin nasıl bir kültüre sahip olması gerektiğini anlatın, hem de onlara ortaya koyacağınız misafirperverlik anlayışlarınızla insanlık dersi verin ve sonra ne söylemeniz gerektiğini bir kez daha düşünün. Suriyeli mültecilerinde bizim ülkemizde nasıl bir insani yaklaşımla kendi ülkelerine geri dönüşlerinde yaşadıkları kültürün insani kültürden uzak olduğunu davranışlarınızla anlatmış olursunuz. İnsani bir çaba yürütmeden, insani bir davranış içinde olmadan kimseye insanlık dersi vermeye kalkmamayı öğrenin.