Yavaş hayat kavramından mustarip olanlar domatesler acele etmez! Domates dile gelip hemen kızarayım beni yesinler demez. Ama insan nefesimi tuttum bak kızardım der. Örneğin; sevdiğin şarkılarda var dinliyoruz. Dinlerken bitecek diye üzülüyor muyuz? Yoksa şarkının tadını mı çıkartıyoruz? Müziği müzik yapan ses değil sessizliktir. Arada durmak ve susmak lazım.
Daha çok yaşamak için hızlı yaşarsak hayatın renklerini kaçırırız. Hızlı yaşarsanız hayatı ıskalarsınız. Şimdi içinde bulunduğumuz çağın bir sürü ismi var. İnternet çağı, uzay çağı… Vs. öyle bir hale geldik ki çağların biri kapanmadan diğerleri açılıyor. Şimdi çok şey yaşamak isteyen insana ne oldu?
Hayatın akışında hiçbir şeye yetişemeyen, kaygılarla dolu insana döndü. Hayatında bir anlam arıyor. Aldığı nefes yetmiyor. Biten bir şey anlamlı olamaz. Yaşamın anlamı yaşamaktır.
Hayatın kendisi bir mucize ama farkına varamıyoruz. Her şeye sahip olma kaygısı koruma kaygısı… vs. kaygılar silsilesi. Peki bundan kurtulmak için ne yapacağız?
Seçmeyi öğreneceğiz. Seçmeyi öğrenmek için de kültür lazım. Parayı kazanmak için kültür gerekmez. Ama harcamak için kültür lazım diyorum.
Aslında ihtiyacımız olan her şey kendi içimizde var. İnanın.
Ne kadar gelenekçi bir toplum olsak ta özgürlük için şöyle bir tanım getirmişler istediğin her şeyi yapmak. İstemediğin şeyleri yapmamakta özgürlüktür. Bir şey yaparken kendine şu soruyu sor: Mecbur muyum? Ve kendine şu cevabı ver: Ben insanım! Hiçbir şeye mecbur değilim.”
Müfit Can Saçıntı’ nın TEDx konuşmasından bir kesit hayatın içinden yaşam koşuşturmasına farklı bir bakış.
Hoşça kal Sevgili Okur.