İl Kültür Müdürlüğü, Belediyelerimiz ve buraların yetkililerine, şehrin ileri gelenlerine bu ilgisizlikle ilgili yakınmalarımızı iletiyoruz. Dile getirdiklerimizde haklı olduğumuzdan da şüphemiz yok. Kaldı ki bu şikayetlerimizi ilettiğimiz makamları ve şahısların da bize hak verdiğini, kendi çaplarında bu konuda bir şeyler yapmaya çalıştıklarını da görüyor ve biliyoruz.
Fakat gelin görün ki problem yalnızca halkın ve yetkililerin ilgisizliğiyle sınırlı değil. Kayseri’de yaşayıp, kültür ve sanatın hangi dalında olursa olsun faaliyet gösteren; yazar, şair, tiyatrocu, ressam, fotoğrafçı ve benzeri sanatçıların bünyelerinde barındırdıkları problemleri görmezden gelmenin ayrı bir problem olduğunu düşünüyorum.
Bu problemler öyle basit insani zaaflarla ilgili değil. Çok ciddi problemler. Meselenin bir tarafında bulunduğumu gizlemeye gerek yok. Öncelikle şunu itiraf edeyim. Kayseri’de sanatçıyım diyen kimilerinin gerek şahsi kaprisleri, gerek iddiasında bulundukları sanattaki yetersizlikleri, bırakın ilgi göstermeyi, insanları tiksindirme seviyelerine kadar inebiliyor. Şairim diyen biri söz gelimi şiirden anladığını bildiğimiz Mustafa Yalçın’ın karşısında zırvalarıyla kafa ütüleyince ne yapabiliriz. Bu türden şiiri bilen, takip eden ve anlayan insanlar Kayseri’li şair deyince bu tipleri zihninde canlandırıyorsa, gerçekten şiir yazan, şiir için ömrünü harcayan biri şairim diyerek ortaya çıkabilir mi? Çok zor. Çünkü sanatın, şiirin, yazının, resmin itibarını ayaklar altına alan kötü örneklerimiz var.
Belediyelerin, Ticaret Odası’nın ve benzeri kurumların kapılarını aşındıran, dilenci gibi yalvararak metalarını satmaya çalışan pazarlamacılarla karşılaşan insanlar ister istemez, yazarım, şairim diyen biriyle karşılaştıklarında tüyleri diken diken oluyor. Nasıl olmasın. Bir kaç kitap alıp şunu başımızdan savalım diye kendilerini bir defalık kurtarmaya çalışıyorlar.
Kayseri’de yüzümüzü ağartacak bir sanatçı güruhuna ihtiyacımız var. Yaptıkları işi ciddiye alarak yapan. Kendi alanında başarı kazanmak için çaba gösteren. Başarı için kimsenin lütfuna, ihsanına gereksinim duymayan, kendi yarım yamalak uğraşı ve zevkleri için başkalarından hamiyet beklemeyen bir sanatçı ekibin oluşmasını bekliyoruz.
Aslında bu tür kişiler ve oluşumlar elbette var. Fakat o kadar az ve mevcut manzara karşısında diğer türle aynı kefeye konmamak için azami bir sessizliği seçmiş durumdalar. Onlar, çektikleri fotoğrafı, yaptıkları resmi, yazdıkları romanı pazarlamak için kapı kapı dolaşmıyorlar. Dolayısıyla pek kimsenin onlardan haberi yok. Yaptıkları işlerden, ürettiklerinden, kaygılarından kimsenin haberi yok.
Düzey kaygısının, nitelik kaygısının artması, insanların kendilerini düşürdükleri durumun farkına varmasını bekleyerek zaman geçiriyoruz. Yukarıda sözünü ettiğim türden kapasitesiz, memleketi temsil yetkisi verilse bizi utandıracak bu anlayıştan bir an evvel kurtulmamız lazım. Bunun için yapılması gereken en önemli şeylerden biri de kaliteli şeylerin farkedilmesi ve sadece takdir edilmesi gerekiyor. Malum, marifet iltifata tâbi. Yüksek zevklerin, ince zevklerin, özenilmiş, emek verilmiş eserlerin takdir edilmesi bizim yolumuzu açacak.
Kitap Fuarı Bitti
İstanbul Tüyap Kitap Fuarı kapandı. Bu yıl dörtyüzyetmiş bin civarında ziyaretçi kitap fuarını gezmiş. Daha önce belirttiğim gibi 600 yayınevi ve 40 ülkenin katılımı söz konusuydu. Yüzde yirmiden, yüzde yetmişe kadar indirimler de gerçekleşmiş. Bu vesile ile başka istatistik bilgileri de gündeme geldi. Türkiye’nin en önemli yayınevlerinden birinin yetkilisi, bin adet kitabı ortalama 6 yılda satıp tüketebildiklerini söylemiş. Sonra Türkiye’de kitap okumak, ihtiyaçlar listesinde 256. Sırada yer alıyormuş. Bu ihtiyaçlar listesini Kayseri için düşünecek olursak kitap ihtiyacı listeye girer miydi veya kaçıncı sırada olurdu ayrıca düşünmek gerek. Türkiye’de kitap okumaya ayrılan zaman bir yılda ortalama 6 saatmiş. Televizyon dizilerine, kahvehane oyunlarına, sosyal medyala ayrılan zamanları düşününce yorumsuz bırakmak daha doğru. Kayseri’de kitap okumadığı halde roman, hikaye, şiir yazanların mevcudiyetini de buna eklersek tablo daha keyifli hale gelir sanırım.
Kitap okuma kampanyaları düzenleyen, Cumhurbaşkanımızın eşi Hayrünnisa Gül, Kayseri için ayrı bir çalışma yürütse ve şu ortalamaların üzerinde bir şehrimiz olsa Türkiye’nin gündeminde yer ederiz gibime geliyor. Bir yılda ortalama 10 saat kitap okuyan bir şehir yukardaki manzarada dikkat çekici bir gelişme göstermiş olurdu. Sonuçta çıta yerde sürünüyor. Şehrimizin bu çıtanın altında kalıyor olmasını düşünemiyor ve hazmedemiyorum.