Derneğin kuruluşu ve amacı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Ülkücü işler derneği merhum liderimiz Alparslan Türkeş’in talimatıyla kurulmuştur. İşçi sınıfının, işveren ile arasındaki diyalogun daha da pekişmesini sağlamak amacıyla kurulan bir dernektir. Ülkücü işler derneğinin kuruluş amacı iş yerlerinde sıkıntı yaşayan öncelikle yurttaşlarımızı ve bütün işçi arkadaşlarımızı sosyal ve diğer sıkıntılarıyla yakından ilgilenebilmektir. Sosyal faaliyetlerle onları bir takım geliştirici unsurlarda eğitmektir.
Başkan olduğunuz günden bugüne size göre neler değişti?
Derneğimizin önce ki yıllarda basın ile kopuk bir bağlantısı vardı. Bizim yaptığımız basını biraz daha derneğimize yakınlaştırmak oldu. Üye sayısında önemli artış yaşanmasını sağladık. Sosyal ve kültürel faaliyetlerde biraz daha farklılıklar getirdik. Düşüncemizde ve ideolojik düşüncemizde herhangi bir değişiklik olmadı. Ama nedir? Kanunları biraz daha yakından takip etmeye çalıştık. Bu son çıkan iş kanunu ve sendika kanunuyla ilgili vatandaşları daha çok bilgilendirme yollarına yoğunlaştık.
Peki, İşçiler haklarını nasıl arıyor? İşçilerin haklarını arayabileceği bir ortam, altyapı var mı?
İşçinin hakkını arayabilmesi için bir vatan olması lazım. Sağlıklı bir demokrasi, hukuk sistemi, kültürel yapı olan bir ülkede işçilerin de hakları sağlıklı bir zemin üstünde istenebilir. Burada vatan ve milliyetçilik birinci derecede önemlidir. Geri kalan unsurlar bizim için detaydır. Birde şu var. Bizim ülkemizde işçiler haklarını aramayı dahi bilmiyor. Bu noktada sıkıntılar ortaya çıkıyor. İşçiler bir sıkıntıya uğradığı zaman bunu dile getiremiyor. Çok dramatik bir şey söyleyeyim. Bugün duyuru yapsak Kayseri’de bütün işçilere iş ile ilgili bir konferans vereceğiz, konferans sonrası sizin geliriniz artacak desek işçiler oraya bile gelmez. Bizde bir konferans dinleme kültürü dahi yok. İşçiye anlatıyorsun psikolojik bir baskı altında kalırsanız şunu şunu yapın diye. İşçi bir sıkıntı yaşadığında adliyeye gitmekten dahi korkuyor. Bireysel olarak yapılan teşebbüsler maalesef yerini doldurmuyor. Derneklerin de önemi burada ortaya çıkıyor. Biz dernek olarak sıkıntı yaşayan işçi arkadaşların haklarını aramak adına bir kamuoyu oluşturabiliyoruz. Sendikaları göreve çağırabiliyoruz. Burada sendikaların işleyişi de çok önemli.
Sendikaların işleyişi, çalışması ne şekilde? Sizce sendikalar görevini tam anlamıyla yerine getiriyor mu?
İşçileri bilinçlendirmeyen bir sendika sistemi var. İşçileri bilgilendirmiyorlar. İşçinin de hiçbir şeyden haberi yok. Sadece çalışıyor. Hayatla bir bağlantısı yok. Yasal düzenlemeler doğrultusunda neyi hak ettiğini bile bilmiyor. Bunları sendikanın anlatması lazım. Sendikalar işçiye bir şeyler kazandırmalı. Ama maalesef sendikalar şu anda koltuk sevdalılarının elinde. Sendika başkanları koltuk merakına düşmüş. İşçi ve işçi hakları ile ilgilendikleri yok. İşçiler bir adaya güveniyor ve oy veriyor. Sendika başkanı diye bir temsilci atıyorlar. Belirledikleri temsilci sıkıntılar ile ilgilenmiyor.
Kayseri’de işçilerin genel olarak sıkıntıları neler?
Kayseri’de işçilerin o kadar çok sıkıntısı var ki bunları saymakla bitiremeyiz. Bu sıkıntıları kalem kalem yazacak olursak çok fazla tutar. Ana başlıklar halinde değinecek olursak. İşçi asgari ücret alıyor, Mesai farkı alamıyor, sigortası tam yatmıyor, haksız yere işten çıkartılıyor, deneme süreci adı altında işyerleri aylarca sigortasız eleman çalıştırıyor, hak edilen para verilmiyor, sosyal haklardan mahrum bırakılıyor. Bu gibi sıkıntılar var. Bunlardan dolayı da işçi kime, nereye gideceğini bilmiyor. İşçi bir şekilde zapt ediliyor. Burada siyasi iktidarın rolü çok fazla. ‘’Ya bendensin Ya da yoksun’’ mantığı ile hareket ediliyor. Bir sendika düşünün. Sendika Başkanı sadece kendi fikirlerine ve ideolojisine yakın olanların sıkıntıları ile ilgileniyor. Diğer işçilerin sıkıntıları ile asla ilgilenmiyorlar. Bir taraf tutma var. Sendikalar kesinlikle doğru çalışmıyor. Zaten doğru çalışsalar şahsi kazanımları olmayacak. İşverenlerden şahsi kazanımlar elde ediyorlar. İşçi için çalışmıyorlar. Hal böyle olunca da işçi gidecek yer bulamıyor. Mahkemeye gitse de bir şey çıkmıyor. İşveren en iyi avukatı tutuyor en iyi şekilde hukuku biliyor ve kullanıyor. İşçi yine mağdur oluyor.
İşçiler size ne tür sıkıntılarını anlatıyor? Siz bu sıkıntılara nasıl çözüm buluyorsunuz?
İşçi bize anlatıyor. Bu kişi benim hakkımı şu şekilde yiyor. Ben hakkımı alamadım diyor. Bizde dernek olarak o kişiyi görüşmek için çağırıyoruz. Buraya çekinerek geliyorlar. Bir görüşme yapıyoruz. ‘’Neden böyle yaptın?’’ dediğimiz zaman. O kişi işçiye yaptığı haksızlıktan dolayı utanıyor. Bu olaylar yüzde 90 olumlu ve güzel bir şekilde çözülüyor. Bugüne kadar birçok olay oldu. İşçilerden de işverene karşı sıkıntı olduğu zamanlar da oluyor. O zamanda işçi arkadaşı uyarıyoruz. Karşılıklı çözümler üretmeye çalışıyoruz.
Derneğinizin kaç üyesi var? Üyeleriniz çalışmalarınıza ne derece katılım yapıyor?
Şu anda 500 üyemiz var. Aktif olarak çalışmalarımıza katılan 300 civarı diyebilirim. Yani en son yaptığımız Mevlit Kandili programı yaptığımızda 500 kişilik salonu doldurabilmiştik. Ocak ayında yine bir programımız var. Ona da 500 katılım gerçekleşir diye düşünüyorum.
Size Maddi ve Manevi yönden destek veren kurumlar, kişiler var mı?
Bilgi Yurdu Kültür ve Dayanışma Derneği manevi desteğini asla üzerimizden çekmiyor. Maddi olarak bir kurum, kuruluştan para vs. almıyoruz. Üye aidatlarımız var. Her üyemizin verdiği 5 lira bir para var. Bu paralar ile kendi döngümüzü sağlıyoruz. Bununla birlikte bağış yapan bazı yardımseverler de var. Sonuçta bir sivil topluk kuruluşuyuz ve işçilerin sorunları ile ilgilenmeye çalışıyoruz. Bunun için de insanlar yardım edebiliyor. Bunların dışında da bültenimiz var. Bu bültene reklam almaya çalışıyoruz.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
İşçinin hakkı yeniyor. İşçilerin hakları verilmiyor. İşçiler emeklerinin karşılığını alamıyor. İşçi haksızlığa uğradığı zaman bu durum ile ilgili bir yere başvuramıyor. Sendikalar işçiye çalışmıyor. Bu duruma bir çözüm bulmalılar. Yani işçinin sıkıntı çektiği zaman başvurabileceği doğru çalışan bir başvuru mekanizmasının olması lazım. Üst kurul gibi bir şey de düşünebiliriz burada. Diyelim ki işçi bir sıkıntıya düştü. Sendika buna çözüm bulmadı. Sendikadan ve sivil topluk kuruluşlarından daha yukarıda bir üst kurum olmalı. İşçi bu kuruma başvurarak destek almalı. Çünkü işçiler şu anda bunalmış durumda. Kredi Kartları olsun, borçlar olsun. Düşünün asgari ücret 700 civarında. Açlık sınırı ise 900 civarında. Bu demektir ki asgari ücret alan insanın karnı doymuyor. Lafa gelince Kayseri Muhafazakâr ve zenginleri ile ünlü bir şehir. Bir sürü muhafazakâr denilen zengin iş adamı var. Onların büyük fabrikaları var. Bu fabrikalarda çalışan işçilerin hepsinin sigortasından ve maaşından çalınıyor. Bu Muhafazakâr iş adamları hangi Allaha ibadet ediyor ben onu çok merak ediyorum. Nasıl Müslümansınız ki işçinin hakkından kırpıyorsunuz.
Röportaj/Fotoğraf: Uğur Ayazsın