Son dönemde siyasette artan parti değişiklikleri, siyasi etik ve seçmen iradesi tartışmalarını gündeme getirdi. Koltuk kaygısı mı, ideolojik değişim mi?
Son dönemde Türkiye siyaseti, partiler arası geçişlerin hızlandığı bir döneme girdi. Özellikle muhalefet partilerinden AKP’ye geçen siyasetçilerin artması, kamuoyunda büyük yankı uyandırıyor. Seçim dönemlerinde muhalefet safında mücadele eden bazı isimlerin, seçim sonrası iktidar partisine katılması, siyasi etik tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Peki, bu geçişlerin arkasında ne var? İlkesel bir duruş mu, yoksa kişisel veya siyasi çıkar hesapları mı?
Siyasette Duruşun Önemi
Demokrasilerde fikirlerin, ideallerin ve politik duruşun büyük önemi vardır. Seçmenler, belirli bir ideoloji veya parti programına inanarak oy kullanır. Ancak bir siyasetçinin seçim sonrası veya kritik dönemeçlerde karşıt bir siyasi cepheye geçmesi, seçmenin iradesine ters düşen bir durum yaratıyor. Bu tür geçişlerin, halkın siyasete olan güvenini zedelediği aşikâr.
Örneğin, seçim sürecinde muhalefetin bir parçası olarak iktidarı sert şekilde eleştiren bir siyasetçinin, kısa bir süre sonra o eleştirdiği partinin saflarına katılması, büyük bir tutarsızlık örneği olarak değerlendiriliyor. Bu tür hamleler, seçmenlerin "Bize söylenen ne kadar samimi?" sorusunu sormasına neden oluyor.
Parti Değişikliklerinin Arkasında Ne Var?
Siyasi arenada parti değiştiren isimlerin gerekçeleri farklılık gösterebiliyor. Kimileri "partisinin politikalarının artık kendisiyle örtüşmediğini" belirterek yollarını ayırdığını söylüyor. Ancak çoğu zaman bu geçişlerin arkasında kişisel hesapların, çıkar ilişkilerinin ve siyasi kariyer beklentilerinin olduğu da iddia ediliyor.
İktidar partisine geçen birçok ismin, yeni görevler aldığı veya siyasi kariyerinde ilerleme kaydettiği görülüyor. Bu durum, "koltuk uğruna idealler satılıyor mu?" sorusunu gündeme getiriyor. Eğer bir siyasetçi, ilkeleri uğruna mücadele etmek yerine güçlü olanın yanında durmayı tercih ediyorsa, o kişinin siyasi duruşunun ne kadar güvenilir olduğu tartışmaya açılıyor.
Seçmenin Tepkisi Ne Olmalı?
Siyaset, yalnızca siyasi elitlerin değil, halkın şekillendirdiği bir alan olmalıdır. Parti değiştiren siyasetçilerin niyetini en iyi değerlendirecek olan da yine seçmendir. Seçmenler, yalnızca seçim dönemlerinde değil, sonrasında da takipçi ve sorgulayıcı olmalı. "Bizim oy verdiğimiz isim neden başka bir partiye geçti?" sorusunu sormak ve gerekirse demokratik yollarla tepkisini göstermek, siyasal bilincin gereğidir.
İlke mi, Çıkar mı?
Türkiye’de siyasette parti değiştiren isimlerin birçoğunun, bu hamleyi ilkesel bir duruştan çok siyasi hesaplarla yaptığı yönünde güçlü bir algı var. Eğer bir siyasetçi gerçekten ilkeleri için bir parti değiştiriyorsa, bunu seçmenine ve topluma açık ve net bir şekilde anlatmalı. Ancak eğer çıkar ve koltuk uğruna bu değişim yaşanıyorsa, halkın da bu durumu sorgulaması ve tepkisini göstermesi en doğal hakkıdır.
Türkiye siyasetinde parti değiştirenlerin gelecekte nasıl bir rol oynayacağını hep birlikte göreceğiz. Ancak bir gerçek var ki; siyasette güven, ilkesizlikle değil, tutarlılıkla kazanılır!