Geçen haftaki yazımda ekonominin koronavirüs kaynaklı yeni bir resesyona girmemesi için yapılması gereken bir dizi aksiyonları sıralamıştım.

Sıraladığım aksiyonların bir kısmını içinde barındıran, koronavirüs salgınıyla mücadelede ekonomik, sosyal ve tıbbi alanlarda düzenlemeler içeren 62 maddelik bir taslak metin hazırlandı. Hükümetin hazırlamış olduğu bu taslak metin çok değerlidir. Ancak, taslak metindeplanlanan aksiyonların daha etkili olmasıiçin bir dizi daha önlemler eklenebilir.

Ekonomik Eylem Planı

Geçen haftaki yazımda, Şirketlere kredi desteği sağlanabilir ve çalışanların maaşlarını almaları zorunlu hale getirilebilir, böylelikle operasyonlara devam edilmesi sağlanabilir” şeklinde aksiyon önerisinde bulunmuştum. Hükümetin hazırlamış olduğu taslak metinde; istihdamı korumak adına işten çıkarmaların 3 aylığına yasaklanacağı, Sn. Cumhurbaşkanı’nın bu yasağın süresini 6 aya kadar uzatabileceği yer almıştır. Ayrıca şirketlere kredi desteği de sağlanmaktadır.Sn. Cumhurbaşkanı’nın verdiği bu karar, istihdam ve büyüme rakamları açısından önemlidir ve işsizlik oranının çok fazla yükselmesini bir dönem de olsa erteleyecektir. Ayrıca vatandaşlarına sahip çıkması açısından takdirliktir.

Hükümet, ekonominin canlılığını yitirmemesi ve büyüme oranlarının daha yüksek çıkması için birçok önlem almaktadır. Ne kadar kısa çalışma ödeneği desteği, kredi desteği veya işsizlik sigortası kapsamında olmayanlara 39.24 lira yardım yapılacak olsa da, taslak metinde geçen haftaki yazımda belirttiğim aksiyonlara ek olarak, çalışanların sağlıkları için de ek maddeler yer alabilir. Detayları yazımın ilerisinde yer almaktadır.

Sokağa Çıkma Yasağı Gelmeli mi ?

Virüs başladığında sokağa çıkma yasağı kararı alınmadı ve bundan sonra da alınmayacaksa, bu süreci dezenfeksiyon kuralları yayınlayarak sağlıklı bir şekilde yürütebilmeli ve bu kararla hedeflenen büyümeyi devam ettirebilmeliyiz.Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Adana, Kayseri gibi ekonomik aktivitelerin yoğun ve canlı olduğu illerimizde servisler dahil toplu taşımalara belirli kurallar getirilmelidir. Şirket gidiş gelişlerini ve şirkette çalışmayı kapsayan, aynı zamanda etkileşimin olduğu tüm ortamları da içine alan dezenfeksiyon kuralları yayınlanmalıdır ve uyulmadığı takdirde denetimlerle yüksek cezalar kesilmelidir. En çok vakanın olduğu İstanbul’da haberlere yansıyan toplu taşıma görüntüleri maalesef virüsün yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Dezenfeksiyon kuralları acil olarak devreye alınmazsa, en çok vakanın görüldüğü ABD, İtalya ve İspanya gibi olma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Teknoloji kullanımıyla, dezenfeksiyon kurallarıyla ve kısa dönemli sıkı yönetimle virüsün yayılması kontrol altına alınamazsa, Türkiye ekonomisi kısa dönemde zarar görmese de, uzun dönemde daha büyük zarar görebilir.

Dezenfeksiyon Kuralları

Maskesi olmayan kesinlikle toplu taşımaya binememelidir
Toplu taşımaya binmeden ateş ölçümü yapılmalıdır ve şüpheliler toplu taşımaya alınmamalıdır
Toplu taşımalara dezenfektanlar ve kolonya koyulmalıdır, binmeden herkes kendisini dezenfekteetmelidir.
Toplu taşımalar her seferinde dezenfekte edilmelidir.
Belediyeler sosyal yardım dağıtmaktansa, sefer sayılarını çoklaştırmalı ve sosyal mesafe korunacak şekilde yolculuklar sağlamalıdır.
Bu kurallar şirketler ve etkileşimin olduğu ortamlara da giriş çıkış için zorunlu hale getirilebilir.
Kapatılan berberlerin, cafe ve restaurantlarındezenfeksiyon kurallarına uymaları koşuluyla tekrardan açılması sağlanabilir.
Havayolu şirketleri de bu dezenfeksiyon kurallarına uymaları koşuluyla yurtiçi operasyonlarına devam etmesi sağlanabilir.

Sosyal Yardımlar

Sosyal devlet anlayışı gereği devletin maske ve kolonya dağıtması, sosyal yardımlarda bulunması çok şık aksiyonlardır. Hükümet, elinden geldiğince, sosyal devletolanın gereği olarak, şirketlere ve vatandaşlara bu süreci en az zararla atlatmaları için destek programları sunmaktadır. Ancak Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından 2006 yılında ortaya konulan "Fightingpoverty a matter of obligation not charity" (Yoksullukla mücadele, hayırseverlik değil, bir yükümlülük meselesidir) ilkesi gereği ülkemizde daha etkin sosyal yardım politikaları tasarlanabilir ve sadece para vermek yerine herkesin o parayı hak etmesi içinçalışacağı ekonomik paketler devreye sokulabilir.

Türkler, M.Ö. 3000 yıllarından beri sosyal devlet olmuşlar ve birçok vakıflar aracılığıyla sosyal yardımlar sağlamışlardır. Dul, yetim, düşkün ve sakatlara yardımlar yapılmış, İslamiyet ile tanışıldıktan sonra bu yardımlar daha da artmıştır. Türkiye Cumhuriyeti döneminde de bütün hükümetler vatandaşlarına çeşitli kurumlar aracılığıyla yardımlar sağlamışlardır. Ancak koronavirüsdöneminde ekonomik katkı sağlamadan bedava para dağıtmaktansa, maske üretme atölyelerinde çalışmaları karşılığı veya yukarıda sıralanan dezenfeksiyon işlerinde görev almaları karşılığı bu para dağıtılabilirdi.

PTT aracılığıyla vatandaşa para dağıtılması veya emekli ikramiyelerinin erken ödenmesi, iyi niyetli aksiyonlar olsa da ilerleyen dönemlerde yapılabilirdi. Hem PTT’nin iş kaybı yaşaması önlenmiş olur, hem de 5 milyar TL’lik para, bu dönemde şirketlere enjekte edilebilirdi. Aynı zamanda evlere kadar gidip bu parayı dağıtmaktansa, sosyal yardım alması kararlaştırılanlar e-devlet aracılığıyla iban’larını girmeleri durumunda otomatik olarak hesaplarına yatması sağlanabilirdi ve büyük bir işgücü kaybı önlenebilirdi.

Koronavirüste 2. Dalga Beklentisi ve Türkiye Ekonominin Geleceği

1918'de, devam eden Birinci Dünya Savaşı ile birlikteönce Avrupa sonra dünyanın birçok ülkesini saran İspanyol Gribi salgını,2 yıl sürmüş ve 3dalga halinde ilerlemiş. Sonucunda da 50 milyon insan hayatını kaybetmiş. Mart ayında başlayan grip, dünyaya yayılmış ancak ülkeler aldığı önlemlerle ve sıcakların artmasıyla Ağustos ayında virüse karşı kısmi bir kontrol sağlanmış. Eylül ayında havaların tekrardan soğuması ve alınan önlemlerin gevşemesiyle birlikte tekrardan hastalık baş göstermiş ve 1918 Aralık ayında bu salgın tekrardan kontrol altına alınmış. 1919 Mayıs ayında bu salgının bittiği ilan edilmişken Japonya’da tekrardan baş göstermiş ve 1920 yılına kadar sürmüş.

Tarih tekerrürden ibarettir sözüne istinaden koronavirüsün de bu şekilde olabileceği her zaman masada olmalıdır. Dünya Bankası, koronavirüs salgını öncesinde Türkiye ekonomisinin 2020 yılında yüzde 3 civarında büyüyeceğini tahmin ederken, geçtiğimiz günlerde bu beklentisini yüzde 0,5’e indirdiğini açıkladı. Salgının kontrol altına alınmasına bağlı olarak 2021 yılında Türkiye ekonomisinin yüzde 4 büyüyeceğiniöngörmekte ve 2022 için de büyüme tahminini yüzde 4 olarak beklemektedir. Dünya Bankası’nı ve tüm dünyayı şaşırtacak şekilde mikro ve makro göstergeler bozulmadan, bu sürecin de üstesinden gelebiliriz. Ancak;

Sıkı kurallar belirlenebilir
Bu kurallar sıkı bir şekilde uygulanabilir
Uymayanlara yüksek cezalar verilebilir
Kendi kendimize yeteceğimiz sanayi, tarım ve hizmet ekonomisi oluşturulabilir

Pandeminin bittiği ilan edildiğinde dahi rehavete kapılmamalı ve önlemleri gevşetmemeliyiz. Sağlığımızı kaybetmeden, geleceğe tekrardan umutla bakacağımız günlerin hayaliyle, daha çok çalışarak ülkemizi kalkındırmalıyız.

Âl-i İmrân Suresi - 139 .Ayet : Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.