Doları olan vatandaşların, dolarlarını Türk Lira’sına çevirmesinin bu dönemde ülke ekonomisi için elzem olduğunu belirterek konuya başlamak isterim. Buradan kazanılan küçük veya büyük meblağların, gelecekte çocuklarınıza ve torunlarınıza zarar olarak döneceğini unutmayınız. Döviz harcamaları nedeniyle döviz pozisyonu alarak riskini hedge eden şirketlerimiz bu uyarıdan müstesnadır.
Önceki haftalarda, siteden kaynaklı yazılarımdaki bozukluklardan ötürü kusura bakmayın. Hata giderildi ve tekrar olamayacağının sözünü aldım. Keyifli bir konuyla daha karşınızdayım. Yazılarımdaki amacım, farklı bakış açılarını verilere dayandırarak sizlere tarafsızca sunmaktır. Geri bildirimlerinizi bekliyorum.
Herkes konuşuyor, “Merkez Bankası para basıyor”. Peki bu doğru mu ? Doğruluğunu nasıl kanıtlarsınız ?
İddialar Merkez bankasının verilerini dağıttığı “Elektronik Veri Dağıtım Sistemi” platformunda belirttiği rakamlara göre doğru. Yılın başında 151.99 milyar TL olan emisyon hacmi, Nisan ayının sonunda 214.18 milyar TL’ye çıkmış. Merkez Bankası’nın piyasaya sürdüğü para hacminde %50’ye yakın bir artış söz konusudur.
Tabii ki para basan sadece Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası değil. Dünya’nın önde gelen ekonomilerinin piyasaları rahatlatmak amacıyla para bastığını da biliyoruz. Örneğin, FED (Federal Reserve System – ABD Merkez Bankası) açıklamasında, piyasa işleyişini sorunsuz hale getirmeye ek olarak para politikasının daha geniş çapta finansal koşullara ve makro ekonomiye verimli yansımasını sağlamak için Hazine tahvillerini ve devlet dairelerinin mortgage destekli tahvillerini ihtiyaç duyulan miktarda satın alacağını belirterek, aynı zamanda devlet dairelerinin ticari mortgage destekli menkul kıymetlerini de alacağını da bildirmiştir. Fed’in açıkladığı emisyon rakamlarına göre de 2 kata yakın basılan dolarda bir artış söz konusudur. ECB (European Central Bank – Avrupa Merkez Bankası) de dev paketlerle piyasalara likidite enjekte ederek sadece kendi bölge ülkelerine değil, global finansal sistemi ayakta tutmaya yönelik önemli bir misyona da hizmet etmeye çalışmaktadır.
Türkiye, 100 milyar TL’lik Covid-19 paketi açıklamıştı. Bu paketin, para basılarak karşılanmasının tercih edildiği görülmektedir. Ancak ekonomik daralmaların büyük olduğu Dünyada sadece para basarak bu ihtiyaçların karşılanması çeşitli sonuçlar doğurabilir. Aşağıda tahminlerimi ve gerekli olduğunu düşündüğüm hamleleri sıralıyorum.
- Dünya genelinde değer kazanan doların karşısında TL’nin para basarak uzun süre dayanamayacağı belirgin bir hal almıştır. Spekülatörlerin de devreye girmesiyle 2018 yılının yaz aylarında gördüğümüz kur ataklarının tekrarı olabilir. Bunun olmaması için swap operasyonlarının etkin yürütülmesi gerekmektedir. Aksi takdirde 2020 yılı sonunda tahminlerin çok üzerinde, TL’nin haketmediği bir dolar kuru ile karşılaşabiliriz. Merkez Bankası bu dönemde faizleri indirmek yerine yüksek de tutabilirdi. En azından sıcak paranın bir süre de olsa ülke içinde kalması sağlanabilirdi.
- Para basmak, yangına suyla müdahale etmek gibidir. Uzun süreli bir çözüm değildir. Yangın hafiflese bile tekrardan alevlenecektir. Tekrardan para basmak çözümüne başvurulursa hiperenflasyon görülme riski bulunmaktadır. Sıkı para politikası uygulanıp, katma değer yaratacak yatırımlara odaklanılmalıdır. Altyapı vb. harcamalar durdurulmalıdır. Özellikle kısa sürede hızlı atılımlara ihtiyacımız olduğu için, yazılım sektörüne yatırımlar yapılabilir ve bu alanda dünya ile rekabet edebilecek hale gelinebilir.
- ABD, Çin ve Almanya gibi büyük ekonomilerin %6 daraldığını unutmayalım. Özellikle hizmet ekonomisi olmaktan kaynaklı ilk çeyrek daralmasının %10’lara ulaşması beklenmektedir. Artış beklenen enflasyon ile birlikte olan bu beklenen daralma stagflasyona işarettir. Buradan hızlıca çıkabilmek için iç talep canlı tutulmalıdır. Bunun olabilmesi için de faizlerin düşük kalması gerekmektedir ancak;
- Faizler de enflasyon ile birlikte döviz kurlarının dizginlenebilmesi için yükseltilecektir. Elimizdeki kaynakları katma değerli tarım ve sanayiye aktarmak iyi bir yöntem olacaktır.
- İşsizlik ile enflasyonun ters orantılı ilişkisinin olduğu kabul edilse de, zaten kronik olan işsizlik problemi çözümsüz kalabilir. Buraya çözüm olacak en iyi hamle, Çin’in bozulan imajından faydalanarak özellikle ABD menşeili büyük teknoloji firmalarının Türkiye’de yatırım yapmasını sağlamak olacaktır.
Merkez Bankası’nın döviz stoğuna baktığımızda 13 Aralık 2015’te 115 milyar dolar olan rezerv, Nisan sonu itibariyle 86 milyar dolara gerilemiştir. Demek ki Covid devam ederse, sadece para basma politikası ile uzun süre idare edilemeyebilir. Burada da ya borç alma seçeneği, ya da faizleri yüksek tutup sıcak para çekme seçeneği devrede olacaktır. Faiz kozunun oynanması ikinci hamle olabilir.
Peki ABD de para basmasına rağmen dolar neden değer kaybetmiyor ? Çünkü ABD dolarına talep var. Tüm dünya, özellikle Türkiye gibi parasının değeri düşenler, ABD doları talep ediyor. ABD’nin para basmadığı senaryoda kurun çok daha fazla olacağının çıkarımı yapılabilir. Bu bağlamda, ABD merkez bankasının uzun süre bu politikayı izlemesi, Türkiye ve gelişmekte olan ülkeler için rahatlatıcı olabilir.
Türkiye ekonomisi kırılganlıklara alışmış bir ekonomi. Son günlerde, Covid-19 verileri umut verici hale gelmiştir. Rehavete kapılmadan, sıkı para politikasıyla, harcamalar doğru yatırımlara kanalize edilmelidir. Ekonominin sıcak para ile dönen ekonomi kırılganlığından kurtulması, Türkiye’nin cevherlerini iyi kullanması gerekmektedir. Küresel daralmaların olduğu bu dönemde Dünya’nın ilk 10 ekonomisi hedefinin korunabilmesi için hızlıca silkelenerek toparlanmalı, üretim devam ettirilmeli, hizmet ekonomisi katma değerli sanayi ve bilgi teknolojilerine kaydırmalı ve tarımsal üretim genişletilmelidir. Bu politikalar tabii ki kısa sürede yapılacak politikalar değildir. 11. Kalkınma planı revize edilmeli ve hedefler tekrardan belirlenmelidir.
Sağlıcakla Kalın.