Bu yazıyı beğenirseniz, sosyal medyadan paylaşmanızı rica ediyorum. Geri bildirimleriniz için bana ulaşabilirsiniz.

Bir önceki yazımda spekülatif kur ataklarının olmasıyla birlikte TL’nin haketmediği bir seviyelere geleceğini yazmıştım. Geçen hafta, bunun gerçekleştiğini gördük.

Haberleri takip ediyorsanız görmüşsünüzdür. Birçok manşet atıldı: “TL’yeLondra merkezli operasyon”

Bazıları bunun olmadığını, kurun normal seyrinin bu olduğunu iddia ederken, bazıları operasyonun olduğunu iddia etmekteler. İki tarafın da söylemde haklı aksiyonda hatalı olduğunu belirtmek isterim.

Türk Lirasına operasyonun yapıldığı iddiası doğru. 3 bankaya yasak getirilmesiyle birlikte kurun 7.26’dan 7.13’e düştüğünü gördük. Bugün ise dolar kuru 7 seviyelerinde işlem görüyor ve daha da düşmesi ihtimali bulunmaktadır. Peki kuru nasıl yükseltiyorlar, operasyon adımları neler ?

SWAP kavramına ülkece hakim olduğumuzu düşünüyorum. 2018 yazındaki ataklardan artık herkes bu kavrama hakim oldu. Tekrardan açıklamıyorum. Bilmeyenler lütfen bu kavram hakkında az da olsa bir bilgiye sahip olsunlar.

Operasyon adımları:

1. SWAP operasyonlarıyla Türkiye’den TL kredi çekiyorlar
2. Çektikleri TL’yi İngiltere’de ucuza dövize çeviriyorlar
3. TL değer kaybediyor, döviz kurları yükseliyor
4. Türkiye'ye gelip yüksekten paralarını bozdurupucuzTürk hisselerini alıyorlar ve kar edip borçlarının bir kısmını kapatıyorlar
5. Kur riski sebebiyle Türkiye faiz yükseltiyor.Ucuza TL kredi almış oluyorlar, oradan da kazanıyorlar
6. Faizler yükseldiğinde kurun geçici düşüşünden faydalanıp yeniden döviz alıyorlar
7. Kur talep nedeniyletekrardan yükseliyor
8. Paralarını tekrardan bozdurup TL borçlarını kapatıyorlar, yurtdışı bağlantılı şirketleri de TL bulamadıklarında operasyonlarına dahil ediyorlar.
9. En can alıcısı ve acınası olanı ise, kur yükselişlerinde halk panik yapıp döviz alıyor, talebe cevap verilecek rezerv Türkiye’de olmadığı için kur yükselişleri daha da hızlanıyor.
10. Bu döngü sürekli devam ediyor ve Türkiye’nin parası ile hiçbir sermaye riski olmadan bu ülkenin geleceğini çalıyorlar.

Bu operasyonları ve döngüyü öğrendikten sonra hala dolar euro vb dövizlerini TL’ye çevirmeyenler hakkında çok da söylenecek biz sözkalmıyor. Bu operasyonu yapanların değirmenine su taşımakta olunduğunun farkına varılmalı ve ülkenin geleceğinin çalınmasına destek olunmamalı. Bir ülke halkının döviz rezervinin, ülkenin merkez bankasından daha fazla olması, nadir görülen bir durum olabilir.

2002 yılında faiz oranları %60 seviyelerindeydi. 17.12.2010 yılında borç alma faizlerinin tarihin en düşük seviyesi olan %1.5 a gerilemesiyle büyük provokasyonlar ve iç çatışmalar hız kazandı. O tarihteki dolar TL kuru 1.5 seviyelerindeydi. Tam 3 yıl sonra o tarihte neler olduğunu hatırlamakta fayda var. Faizlerin ve döviz kurlarının bu denli gerilemesiyle, büyümenin hızlanmasıyla, makro ve mikro göstergelerin toparlanmasıyla birlikte Türkiye’de operasyonların, provokasyonların ve gereksiz iç çatışmaların ardı arkası kesilmedi. Bizi aşağı çeken siyasi krizleri sıralıyorum:

2007 cumhurbaşkanlığı seçimi e-muhtıra krizi
2008 Ergenekon Balyoz vb operasyonlar
2008 kapatma davası
2012 MİT krizi
2013 Gezi Parkı olayları
2013 17 25 Aralık olayları
2016 Ahmet Davutoğlu’nun istifası
2016 Terör olayları tekrar alevlenmesi ve şehir savaşları
2016 Darbe Girişimi
2017 Sistem Değişikliği
2018 ve 2019’da seçimler
2018’de Mehmet Şimşek’in görevden alınması
2019’daki İstanbul seçimlerinin tekrarlanması

Bu krizleri aklımızda tutalım ve gelelim diğer tarafın iddiasına. Acaba zaten TL’nin olması gereken yeri bu mu ?Ekonomiyi değerlendirdiğimizde, Türkiye’yi kırılgan bir yapıda bırakacak bir iskelet inşa edildiğini söylemek mümkün. İyi dönemlerde, sanayi, tarım ve bilişim gibi alanlara yatırım yaparak çıkan krizlere daha dayanıklı bir ekonomi inşa edilebilirdi. Bu bağlamda zaten kırılgan bir siyasi ve ekonomik bir yapı mevcut, kurların da yaşanan siyasi ve ekonomik problemler sebebiyle bu seviyede olması normal söylemleri de doğrudur.

Ancak iki tarafın da değerlendirirken aşağıdaki soruları kendisine sorması gerekiyor. Eğer ucu kendisine dokunuyorsa, ülkesi için iyi olan neyse onu yapmasıgerekiyor.

1. Neden dövizden kazanılanparahalk tarafından kar sayılıyor ?
2. Bu kadar operasyonlar varken, neden iç çatışmalarla operasyon yapanların değirmenine su taşınıyor ?
3. Her bir vatandaş girişimci olup, neden daha katma değerli yatırım ortaklıkları yaratmıyor ?
4. Kutuplaşmak yerine neden kucaklaşılmıyor ?
5. Hala neden vatandaşların bankada 200 milyar dolar değerinde dövizi var ve Türk Lirası kullanılmıyor ?
6. Neden sürekli zam yaparak hakedilen tutardan daha fazla kazanmak için çabalanıyor ?
7. Spekülatif ekonomi yazarları neden yalan söylüyorlar ?
8. Neden IMF’den borç almak bağımsızlığını yitirmekten beterken, bu yönde telkinlerde bulunuluyor ?
9. Neden Atatürk Havalimanına saldırı olduğunda taksiye 200 TL ücret karşılığında yolcu alınıyor ?

Bu sorular, milli duygulardan, değerlerden, inançlardan, gelenek ve göreneklerden uzaklaşılmasının da bu durumda olunmasına katkı sağladığını bulmaya yönelik sorular. Yukarıda sayılan krizler olmasaydı belki dolar kuru şuanda 3.5 TL idi. Bunu da az çok finans bilenler hesaplamalarını yaparsa bulacaklardır.

Bu tablodan Türkiye’de yaşayan herkes sorumludur. Tartışmanın sonucuna bakarsak aksiyonlar anlamında hiçkimse haklı değil ve herkes suçlu. Peki bugünden tezi yok ne yapılmalı ?

Tabii ki kucaklaşarak, dört koldan ülke ekonomisini geliştirmeye yönelik hamleler yaparak, çatışmalardan uzak durarak, iyi iş yapana destek olup tebrik ederek, kötü iş yapanı görevden alarak, liyakat sahibi kişileri koltuklara oturtarak önemli başarılar elde edilebilir. Görünmez düşman koronavirüsün yenilme emarelerinin olduğu şu günlerde, gördüğümüz düşmanların daha kolay yeniebileceğini söylemek isterim. Kadim Türk Milletinin başaramayacağı bir şey yoktur.

İngiliz siyasetçi Churchill’in Türkiye solarsa sulayın, büyürse budayın sözünü unutmayın ki; süreki sulamak zorunda oldukları ancak budamak için makas bulamadıkları ülke olma başarısını gösterebilelim.

Sağlıcakla Kalın