Bu yazıyı beğenirseniz, sosyal medyadan paylaşmanızı rica ediyorum. Geri bildirimleriniz için bana ulaşabilirsiniz.
Bir önceki yazımda spekülatif kur ataklarının olmasıyla birlikte TL’nin haketmediği bir seviyelere geleceğini yazmıştım. Geçen hafta, bunun gerçekleştiğini gördük.
Haberleri takip ediyorsanız görmüşsünüzdür. Birçok manşet atıldı: “TL’yeLondra merkezli operasyon”
Bazıları bunun olmadığını, kurun normal seyrinin bu olduğunu iddia ederken, bazıları operasyonun olduğunu iddia etmekteler. İki tarafın da söylemde haklı aksiyonda hatalı olduğunu belirtmek isterim.
Türk Lirasına operasyonun yapıldığı iddiası doğru. 3 bankaya yasak getirilmesiyle birlikte kurun 7.26’dan 7.13’e düştüğünü gördük. Bugün ise dolar kuru 7 seviyelerinde işlem görüyor ve daha da düşmesi ihtimali bulunmaktadır. Peki kuru nasıl yükseltiyorlar, operasyon adımları neler ?
SWAP kavramına ülkece hakim olduğumuzu düşünüyorum. 2018 yazındaki ataklardan artık herkes bu kavrama hakim oldu. Tekrardan açıklamıyorum. Bilmeyenler lütfen bu kavram hakkında az da olsa bir bilgiye sahip olsunlar.
Operasyon adımları:
Bu operasyonları ve döngüyü öğrendikten sonra hala dolar euro vb dövizlerini TL’ye çevirmeyenler hakkında çok da söylenecek biz sözkalmıyor. Bu operasyonu yapanların değirmenine su taşımakta olunduğunun farkına varılmalı ve ülkenin geleceğinin çalınmasına destek olunmamalı. Bir ülke halkının döviz rezervinin, ülkenin merkez bankasından daha fazla olması, nadir görülen bir durum olabilir.
2002 yılında faiz oranları %60 seviyelerindeydi. 17.12.2010 yılında borç alma faizlerinin tarihin en düşük seviyesi olan %1.5 a gerilemesiyle büyük provokasyonlar ve iç çatışmalar hız kazandı. O tarihteki dolar TL kuru 1.5 seviyelerindeydi. Tam 3 yıl sonra o tarihte neler olduğunu hatırlamakta fayda var. Faizlerin ve döviz kurlarının bu denli gerilemesiyle, büyümenin hızlanmasıyla, makro ve mikro göstergelerin toparlanmasıyla birlikte Türkiye’de operasyonların, provokasyonların ve gereksiz iç çatışmaların ardı arkası kesilmedi. Bizi aşağı çeken siyasi krizleri sıralıyorum:
Bu krizleri aklımızda tutalım ve gelelim diğer tarafın iddiasına. Acaba zaten TL’nin olması gereken yeri bu mu ?Ekonomiyi değerlendirdiğimizde, Türkiye’yi kırılgan bir yapıda bırakacak bir iskelet inşa edildiğini söylemek mümkün. İyi dönemlerde, sanayi, tarım ve bilişim gibi alanlara yatırım yaparak çıkan krizlere daha dayanıklı bir ekonomi inşa edilebilirdi. Bu bağlamda zaten kırılgan bir siyasi ve ekonomik bir yapı mevcut, kurların da yaşanan siyasi ve ekonomik problemler sebebiyle bu seviyede olması normal söylemleri de doğrudur.
Ancak iki tarafın da değerlendirirken aşağıdaki soruları kendisine sorması gerekiyor. Eğer ucu kendisine dokunuyorsa, ülkesi için iyi olan neyse onu yapmasıgerekiyor.
Bu sorular, milli duygulardan, değerlerden, inançlardan, gelenek ve göreneklerden uzaklaşılmasının da bu durumda olunmasına katkı sağladığını bulmaya yönelik sorular. Yukarıda sayılan krizler olmasaydı belki dolar kuru şuanda 3.5 TL idi. Bunu da az çok finans bilenler hesaplamalarını yaparsa bulacaklardır.
Bu tablodan Türkiye’de yaşayan herkes sorumludur. Tartışmanın sonucuna bakarsak aksiyonlar anlamında hiçkimse haklı değil ve herkes suçlu. Peki bugünden tezi yok ne yapılmalı ?
Tabii ki kucaklaşarak, dört koldan ülke ekonomisini geliştirmeye yönelik hamleler yaparak, iç çatışmalardan uzak durarak, iyi iş yapana destek olup tebrik ederek, kötü iş yapanı görevden alarak, liyakat sahibi kişileri koltuklara oturtarak önemli başarılar elde edilebilir. Görünmez düşman koronavirüsün yenilme emarelerinin olduğu şu günlerde, gördüğümüz düşmanların daha kolay yeniebileceğini söylemek isterim. Kadim Türk Milletinin başaramayacağı bir şey yoktur.
İngiliz siyasetçi Churchill’in Türkiye solarsa sulayın, büyürse budayın sözünü unutmayın ki; süreki sulamak zorunda oldukları ancak budamak için makas bulamadıkları ülke olma başarısını gösterebilelim.
Sağlıcakla Kalın