Vittorio De Sica’nın kariyerine bakınca “beyaz telefonlu” filmlerle başlayan oyunculuğunun İtalyan Yeni Gerçekçiliği ile yönetmen olarak devam ettiğini, daha sonrasında ise komedi ve dramın ağır bastığı filmlere yöneldiğini görüyoruz. Yeni-Gerçekçilik akımının öncülerinden Vittorio De Sica birçok izleyicisini, filmleri ile derinden yaralar. Filmlerin,  izlenilirliği hala devam ediyor.

Beyaz telefonlu filmlerdeki lüks içinde yaşayan insanların aksine, sokaktaki evsiz barksız insanların, korumasız çocukların, tecavüze uğrayan ve baskı altında sindirilmeye çalışan kadınların, emekliliğinde bile sefaletten kurtulamayan yaşlı insanların anlatıcısıdır. Yaşamın şiirini pek çok kişiden daha iyi kavrayan De Sica melodram ve gerçekçilik arasında kurduğu ince ve hassas köprüyle de özgün bir anlatıcı olduğunu kanıtlar.

Birçok önemli isim gibi o da ölünce ülkesinde üne kavuşuyor. Yaşamında birçok sansüre ve maddi imkânsızlığa rağmen yaptığı filmler oldukça fazla ses getirdi.

Fikrimce, en vazgeçilmezi ise ‘Bisiklet hırsızları’ filmi, birçok izleyicisini derinden etkileyerek, yıllara meydan okuyor.