Ne giyeceğime karar verirken bir yandan da gözüm dışarıyı izliyordu, fırtına sanki ağaçları kökünden sökecek gibi hiddetliydi. Ama biz ne olursa olsun gitmeliydik. Hazırlandık saat on bir gibi çıktık. Her şey çok sıradan ilerliyordu. 

Toplantı salonuna gittik. Sağolsun ki tanıdığım bir arkadaşım vardı. Ve yanımda sağlam bir dost. 

Üç saat süren toplantının ardından herkes gitmek için koltukları hareketlendirmeye başladı. Biz ise avukat hanım ile konuşmalıydık. Gittim yanına hızla fakat kabul edemeyeceğini söyledi. Üzüldüm. Yetiştirmemiz gereken bir röportaj vardı. 

Yılmadık. Arkadaşımın yanına gittim doğruca. "Yusra bana yardım et" dedim. "Bulmalıyız." Bu kadar güçlü kadın varken biz birileriyle konuşmalıydık. 

"Hülya hanım" dedi. "Muhakkak onunla sohbet etmelisiniz." Olur dedim. Sağolsun hemen ayarladı arkadaşımız. Hülya hanım yalnız değildi yanında bir de melek vardı; Tuğba hanım. 

Heyecanlanmıştık. Güzel bir sohbet olması için dua ediyorduk. Röportaja bir arkadaşım ile yine gitmiştim ama bu farklıydı. İlk defa biz bir şeyler yapacaktık. Tuğba hanım çok güzel bir dil ile bize eşlik etti. Arabasına kadar ilerledik soğuktu montunu alacaktı. Tam o sırada yağmur bastırdı. Biz acele ile arabaya bindik. Her şey çok güzel gidiyordu. Çok ısınmıştık, çok sevmiştik Tuğba hanımı. Biraz Hülya hanımı bekledik arabada bu sırada sohbet etmeyi de unutmamıştık. Bize öğütler veriyordu Tuğba hanım. ilk defa öyle bir insan ile tanışmıştık. Mütevazi ve çok içten biri. 

Yağmur tam daha hızını artıracak derken Hülya hanım geldi ve araba hareket etti. Gittik güzel bir mekana. Gönül Kahvesi. Yani insanlar gönülden konuşabilsinler diye bu isim verilmişti sanırım. 

Ben bir yandan defterimi çıkarırken diğer yandan garson "Ne istersiniz?"  diye soruyordu. 

Üç sahlep ve bir çay. Konuşmaya başladık ağırdan. Hülya hanım öyle tatlı cevaplıyordu ki soruları hiç bitmesin istemiştim. Ama her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da olacaktı. 

Arada gülüyoruz. Arada duygusal hikayeler üzüyordu bizi. Uzun sürdü. Güzel sürdü. Aldı götürdü bizi bu röportaj. Geçmiş gelecek her şey döküldü Hülya hanımın dilinden tane tane. 

Saatlerimiz geç olduğunu bildiriyordu bize. Kalkmalıydık ama bu güzel sohbeti nasıl sonlandıracaktık. Tuğba hanım fotoğraf teklifi sundu tam biz unutmuş kalkıp gidiyorken. Bir röportaj nasıl olur da fotoğrafsız olabilirdi. Çok güzel fotograflarımızı çekti Tuğba hanım. 

Çok sevmiştik bu iki koca yürekli kadını. Bazen abla bile diyorduk kaçıyordu ağzımızdan ne yapalım. En son kalktık ve vedalaştık bu güzel iki bayan ile. 

Röportajı çözümlemek gerekiyordu. Açtım bilgisayarı, taktım kulaklığı ve bastım ses kayıt sayfasına. Dinliyor ve aynen aktarmaya çalışıyordum word belgesine konuşulanları. Sanırım üç saatimi aldı, yolladım gazetenin mail adresine. Rahatladım, hem görevimizi yerine getirdik hem iki melek gibi güçlü kadınlarla tanıştık. 

Kartlarını almıştık, davet edildik. Hemen açtım sosyal medyayı. Ekleyecektim ikisini de. Tuğba Yörük yazdım ilk önce. Arama motoru bana bu kadının bir siyasetçi olduğunu gösteriyordu ve ben çok şaşırmıştım. Elim ayağım birbirine karışırken tüm günüm gözümün önünden şerit gibi geçmeye başladı. Evet Tuğba hanım bir siyaset kadınıydı. Ve bunu bize belli etmedi. Bize beni nasıl tanımazsınız gibi bir ima da bulunmadı. Bize içten ve bir o kadar da sıcak yaklaştı. AK Parti milletvekili adayıydı elbette. Üslubu duruşu ve bize gösterdiği sevgi paha biçilmez derece de bizi mutlu etmişti. 

Tuğba hanım ve Hülya hanıma çok teşekkür ederiz ki bizim mutlu bir gün geçirmemize yardımcı oldular. İş hayatlarında da hayatlarının her anında da başarılar diliyorum.