Bundan anlaşılması icab eden açık olmakla beraber yine de iki yönü bulunduğuna
dikkat çekeyim. İlki söz söyleyenin bir müddet sonra bu sözün zıddı sözler söylememesi,
ikincisi sözlerinin zıddına davranmamasıdır. Bu özü sözü bir olmak demektir. Ancak birde
bu sözün iyi/sâlih olması hususu vardır ki en az ahde vefa kadar önemlidir. İşte burada
“değer” kavramı karşımıza çıkmaktadır. “Genel bir tanımla değer, olması gereken hakkındaki
inançtır. Değerler, toplumsal hayatta merkezi ve önemli bir yere sahiptir. İnsanlar, hem
kendilerinin hem de başkalarının inançlarına, tutumlarına ve davranışlarına iyi ya da kötü gibi
değerler yükleyen varlıklardır. Toplumsal hayattaki merkezi rollerine bağlı olarak değerler,
toplumsallaşma sürecinin vaz geçilmez unsurlarıdır. Ahlaki temelde yargı hükümleri
olarak da kabul edilen değerler, bireylerin toplumda nasıl davranmaları gerektiğine
ilişkin cevaplar sunmaktadır. Değerler, her birey için toplumsal hayatta gerçekleşen
olayları, başkalarının eylemlerini değerlendirme kriterleri olarak da işlev görmektedir.”
(Toplumsallaşma Sözlüğü, Mahmut H. Akın, Çizgi Kitabevi, Konya, 2011)
Değerler bir yandan bizim davranışlarımıza yön verirken diğer yandan da başkalarının
davranışlarını değerlendirmemiz için gerekmektedir. Bunun ise tıpkı fizik ölçü birimleri gibi
bir ortak birim gerektirdiği açıktır. Ahlakın temel prensibi ahde vefa olduğuna göre bunun
bireysel ve toplumsal yansıması güvendir. Eski tabirle emniyet. Efendimizin peygamber
olmadan aldığı unvan “Emin”.
Sözü uzatmanın anlamı yok, emniyetli bir ortamda yaşamak istiyorsak emin kişiler olmalı
ve emin kişileri iş başına getirmeliyiz. Bunun yolu da gayet basit, bu gün söylediğimiz
dün söylediğimizin zıddı ise, bunlar açığa çıktığı için her gün önceki söylediklerimizi
te’vil etmeye uğraşıyorsak, hatta hatta çoğu zaman ona bile gerek görmeden, mütemadiyen
birbiriyle çelişen sözler söylemeye devam ediyorsak, giderek inanılmamaya güvenilmemeye
başlayacağımız kesindir. Bu kişisel halimiz toplumsallaşacak ve müstehak olduğumuz
idarecileri bulmakta zorlanmayacağızdır. Bu durumda sadece “tek devlet, tek millet, tek
bayrak” diyerek bütün değerlerimize zemin teşkil eden ve birbirinden ayrılamaz temel
değerlerimizi yitirmekle kalmaz, önce bu değersizliğin verdiği sarhoşlukla, “mutlu idiotlar”
olarak bir müddet daha yaşar, ardından tarih sahnesinden siliniriz.
Kim her gün söylediklerini değiştiriyorsa ondan uzak durun. Hem toplumsal hem kişisel
hayatınızda, değerleri hiçe sayanlara değer vermeyin… değersizleşirsiniz…
ŞİİR
Seyranî’den
Biraz bahsedeyim ehli zamandan
Yahşiler aşağı düştü yamandan
Aralık itleri olmuş kumandan
Uyuz it kurtlara kumand’ediyor.
Buğday unu beğenmiyor köpekler
İplikten aşağı düştü ipekler
Hep sedire geçti itler, köpekler
Hanedan ayakta hizmet ediyor.
TEMBİH
Hiçbir şey okumayın, konuşmayın bir müddet dinleyin. Bakalım doğru söylemeyenleri
tesbit edebilecek misiniz? Şayet tesbit edebilirseniz, sizde hala kurtarılacak değerler kalmış
demektir… mutluda değilsinizdir.