Dünyada bir beden, bir de fikir işçisi vardır. Yani biri beden gücüyle emeğini satar, diğeri de fikir gücüyle emeğini pazarlar. Beden gücüyle emek veren bir işçi yorgunluğunu atabilmek için oturarak dinlenmek ister, fikir gücüyle emek veren ise zaten oturarak çalıştığından beynini ya sesli, ya da sessiz düşüncelerle dinlendirmek ister. Yani beynini dinlendirirken dahi düşünür fikir emekçisi.

Biz gazeteciler fikir gücüyle emeğimizi harcarız. Biz gazeteciler bir havuz, bir deniz, bir okyanus gibiyizdir. Beynimizi sürekli doldururuz ve taze tutabilmek adına da doldurduklarımızı gerek yazılarımızla, gerek görüntülü ve/veya sesli ortamlarda boşaltırız. Dolu suda yüzdürürüz insanları. Boş su da kimse yüzemeyeceğinden beynini doldurmayan, okumayan, araştırmayan, dinlemeyen, izlemeyen yani duyu organlarını harekete geçirmeyen gazeteci ol(a)maz. Yerel gazeteciler havuzda, ulusal düzeydeki gazeteciler denizde, uluslararası düzeydeki gazeteciler ise okyanusta yüzdürür kendini takip edenleri.

Gazetecilik çeşitlilikte gerektirir. Ekonomi, spor, sağlık, kültür-sanat, siyaset, adliye, bürokrasi, röportaj vs. gibi türlere ayrılır gazetecilik mesleği. Ancak hepsi de dolulukları beraberinde getirir. Halkın eleştirisinden farklıdır gazetecilik. Halk salt eleştirme özgürlüğüne sahip olabilir ama gazetecilik yalnızca eleştirme özgürlüğüne sahip olamaz. Eleştirebilmek için yerine bir şey koyması şarttır gazetecinin. O bakımdan gazeteci fikir sahibi olmazdan önce bilgi sahibi olması gerekir.

Hiçbir meslektaşımı eleştirmek değil gayem. Hiçbir meslektaşımı aşağılamakta değil gayem. Ancak sitem etme özgürlüğümü de hiç kimsenin elimden alamayacağını belirtmem gerekir. Gözleri geniş açı olması gerekir meslektaşlarımın. Yani fotoğraf ya da kameraların objektiflerinin en geniş açısı kadar geniş olmalıdır. Hayata tek açıdan bakmak, fikirlerini bir siyasi anlayışa teslim etmek, doğru bu ideolojidir anlayışı yanlıştır bizim mesleğimizde. Gazetecinin bir ideolojisi olmaz demiyorum, bunu açık etmesi ve tekelleştirmelerinin yanlış olduğunu vurgulamak istiyorum. Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi, “Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar.” ama o aslan içimizde bizimle birlikte kalmalı. Okuyan, araştıran, izleyen, dinleyen ve bunların totalinde yazan meslektaşlarımız olduğu sürece ülke ve dünya aydınlanacaktır. Bizim aydınlığımız beyinlerimize kazıdığımız ışıklarımızdır. Kulaktan duyma sözlerle ancak bir noktaya kadar varabiliriz, daha ilerisi için kendimizi doldurmamız hem şart, hem de elzemdir. Hiçbir meslektaşım yanlış anlamasın kimseye gazetecilik dersi vermek ne haddime, ne de üzerime vazife değildir.