Yaşlı kadın başını öne eğer. Sessizce içini içine gömer.

Doktor, yaşlı kadının duymadığını düşünerek tekrar söyler. Yaşlı kadın başını yerden kaldırır ancak ağlamaklı bir haldedir:

-"Kızım, benim köye dönecek param yok, tahlilleri nasıl yaptırayım?" der.

Doktorun yapacak bir sürü işi olmasına rağmen, bırakır işini, tutar yaşlı kadının elinden koridor koridor dolaştırıp tahlillerini yaptırır. 

Tahlillerin sonucunda hastalığı teşhis eder, gerekli ilaçları da alıp teyzeye verir. 

Bir güzelde ağrı kesici iğne yaparak acısını dindirir.

Yaşlı kadın yanından tam ayrılacakken, doktor hanımın aklına "Yol Parası" gelir ve yaşlı kadına köye gitmesine yetecek miktarın birkaç misli para verir. 

Yaşlı kadın önce almak istemese de daha sonra 'mecburiyetten' parayı alır ve bayan doktora duayla teşekkür eder:

-"Allah senden razı olsun kızım. Köye nasıl döneceğim diye kara kara düşünüyordum, çok sağol" diyerek yanından ayrılır.

Aradan çok zaman geçmez. Bayan Doktor bakar ki, yaşlı kadın kan ter içinde, kalabalığı yarmış, oflaya puflaya geliyor. Şaşırmış bir halde "Herhalde giderken bir şey unuttu" diye düşünür ve:

-"Ne Oldu Teyze" diye sorar.

Yaşlı kadının yüzünde kocaman bir gülümseme vardır bu sefer:

-"Kızım ben anayola çıkınca bir köylüme rastladım. Meğer o, minibüsle zaten köye dönüyormuş. Beni köye o götürecek; sen al paranı nolur."

8 Mart Pazar  Dünya kadınlar günüydü.

Bu öyküde bizim kadınlarımızın öyküsüydü.

Onca acıyı onca çileyi eyvallahsız iç çekmelerinde,  küle çeviren kadınlarımızdan yana çok şey söylemek mümkün. Zira bu toprağın kadınları, dünyanın en değerli kadınlarıdır: 

Tarladadırlar, bağda bostanda çarşıda pazardadırlar. 

Bebesi sırtında yapacak işi hiç bitmez, ne yaparsa yapsın yaptığı hiçbir şey göze gelmez. 

Hep eksik bularak, esasında kadın karşısındaki yenilgisini de gizleyemez arabesk erkeklik.

Kolay rakiptir; sokakta üçbuçuk atan sözde yiğitlerin, evde külhaniliğine katlanırlar.

Yumruk üstüne  yumruğa katlanarak, kendini Rambo ile eşleştiren magandalıklara göğüs germek zorunda kalırlar..

Ayrılalım denince de ya bıçak ya da bir kurşun kadar ağırlığı olmadan göçüp giderler bu âlemden.

Kadınlar özgün ve özgür değilse, kadınlar hak ve hürriyetlerden mahrumsa; toplumlarda özgür değildir. Hak ve hürriyetler daima laf da kalır.

Gecikmeli de olsa Kurtuluş Mücadelemizin sımsıcak ve aslan yürekli kadınlarını temsil eden bütün annelerimizin, kardeşlerimizin, kadınlarımızın gününü kutlamak, boynumuzun borcudur ve tekrar tekrar en samimi duygularla bir kez daha kutlu olsun.. 

AYIRIMCILIK...

Günü geçmesin diye bu günden yazdım:  Geçen Cuma Namazı sonrası, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, eski Başkan Mehmet Özhaseki ve Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayraktar, birlikte bazı etkinliklerde boy gösterdiler. İl Başkanı Hüseyin Cahit Özden de eşlik etti kendilerine. Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç ise Cuma namazını Yardımcı ve Bürokratları ile ayrı bir camide eda etti. Ve günlerden Cumartesi. Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın da katıldığı 'Dünya Kadınlar Günü Kahvaltısı'. Yine aynı isimler. Ama Büyükkılıç yok. Yapmayın beyler, Sayın Büyükkılıç'ı bu kadar da yalnız bırakmayın. Bunalıma girecek sonra.  Ayırımcılık davası açacak neredeyse..

YEMEZLER PAŞAM..

Cumartesi Günü tüm yerel ve ulusal gazetelerde ortak haber, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Sayın Abdullah Gül'ün aday olması ile ilgili sözleri vardı. Sayın Cumhurbaşkanı, 'Gülün adaylığı isabetli olur' diyerek bir anlamda Davutoğlu'na  aba altından sopa gösteriyordu. Aklıma, Anadolu adliyelerinde yaşanan fıkra gibi bir olay geldi.

Köylü Mehmet Ağa, kamşusunun şikayeti üzerine hakim karşısına çıktı.

Savunmanın ne olduğunu bile bilmeden konuşulanları sessizce dinledi, kalk dediler kalktı, otur dediler oturdu.

Sonuç,  hakim kararı davalının yüzüne okudu ama ondan da bir şey anlamadı

Ancak hakim, "Temyiz hakkınız olmakla birlikte" diye bir deyim kullanınca Mehmet Ağa, şapkasını başından alarak hakime, "Siz pis etmeseniz, ben de temiz etmesem olmaz mı, hakim bey" dedi.

Sen çıkacaksın, dolara kanat takacaksın, toplumun kahir ekseriyetinin canını yakacak söylemler geliştireceksin. Gül'ün başkanlık sistemi ile ilgili sözlerine "Bal gibi de olur" diyerek karşı çıkacaksın. Partinin başında olmamana rağmen, partili bakanların Yüce Divan'a gitmesine engel olacaksın. Gül partiye dönmesin diye partinin olağanüstü kongresini, Gül'den görevi devralmadan alel acele yaptırtacaksın. Partinin kızgın tavadaki margarin kalıbı gibi eridiğini görünce de, "Gül'ün adaylığı isabetli olur" öyle mi..

Yemezler Paşam..

....