Cemil emmi...

Kale içinde bazen huzurun ayak seslerini duyardınız . Bu her zaman  olmazdı zaman zaman kaleye gelen Allah dostlarının sıcaklığını, dinginliğini hissettiğiniz anlardı.

Her sabah olduğu gibi sabah namazından sonra kale içindeki dükkanımızı açtık. Ben dükkanın önünü suladım süpürdüm.Babam bana ballı kaymaklı ekmek arasını çayla birlikte yedirdi. Bir süre sonra dükkanın önünde küçük iskemleye oturduğum anda birden bire önümde kaşe haki kumaştan  şalvar giymiş belinde iple bağlamış biri belirdi. Oturduğum yerden baktığımda,  kaşe kumaştan yapılmış ceketi, hakim yaka gömlekli sakallı, nur gibi yüzüyle bana gülümsüyordu. Elinden tuttuğu mavi boncuk ve sarı halka yüzüğü bana doğru eliyle uzatırken zamanın ve anın durduğunu sandım. Elimi açtım avuçumun içine bıraktı. O anda babamın sesiyle kendime geldim hoşgeldin Cemil emmi dediğini duydum.oturduğum yerden avucumdaki mavi boncuk ve sarı yüzükle ayağa kalktım. Etrafımız dükkan komşuların çocukları ve gelen giden müşterilerle doldu . İlk defa gördüğüm bu adam kimdi, neyin nesiydi,neden beni çocuk yaşıma rağmen beni bu kadar etkilemişti bir türlü çözemedim. Babama dedi ki beni göstererek bunun sünnet olma vaktı gelmiş , bu yaz yaptırın dedi. Babam tamam Cemil emmi dedi. Sonra dükkandan içeriye buyur etti. O girerken sırtındaki torbasını gördüm. Onu görenler dükkanın önünde toplanmışlar dükkandan çıkmasını bekliyorlardı. Bende hemen dükkana girdim, babam Cemil emmiye en güzel esanslardan sıktı bir küçük şişede ona verdi hemen elini cebine soktu babama para verdi babam yok olmaz demesine rağmen al al dedi. O sesle babamın tama demesini duydum şimdiye kadar babamı böyle görmemiştim sanki süt dökmüş kedi gibiydi.Cemil emmi mis gibi kokan esansı cebine koydu, elini çıkartırken dükkanın tezgahının üzerine mavi boncukla birlikte sarı halka yüzükleri  bıraktı gitti. O giderken dışarda onu bekleyenler elini öpmek isteyenler mavi boncuk ve sarı halka yüzük almak isteyenlerle doluydu. Sanki yürürken arkasından gelenlerle  bir sel gibi sağa ve sola sallanıyorlardı. Ben dükkanın önünde öylece kala kaldım. Ve onun gidişine bakıyordum.

Kimisi eline sarılıyor, kimine el veriyor , kimine el vermiyordu. Kimine mavi boncuk veriyor, kimine sarı halka veriyor, kimine de hiç bir şey vermiyordu. Neden öyle davranıyordu ben anlıyamamıştım. Zamanla onu gördükçe ve tanıdıkça onunla ilgili konuşulanları duydukça, olayın beni aştığını anladım.

Ben o yaz sünnet oldum .Bir evin bir oğlu olduğum için babam sünnetimde oldukça masraf etti. O zamanların ünlü aşçısı naylon aşçıyı tuttu. Benim sabah sünnet olmamla birlikte kafile kafile gelen misafirlere yemekler sunuldu. Kuşbaşı etli, pirinç çorbası, kızarmış ve haşlanmış et,Muska açma börek,muhallebi,yaprak sarması, baklava, Bamya çorbası, pirinç pilavı. Sırasıyla getirilir iyi yemek yiyinlere biraz daha yemesi için ısrar edilir Allahını seversen bir lokma daha al denirdi.iyice doyan misafirler Hoca efendinin duasıyla birlikte sofradan kalkılırdı.

Ben artık kale içinde dükkanımıza gittikce Cemil emminin yolunu gözler oldum o her geldiğinde dükkan sahiplerinin çocukları da benim gibiydi. Herkes ne kadar Cemil emminin mavi boncuklarını ve sar halka yüzüklerini biriktirdiğini birbirine öğünerek gösterirlerdi . Dükkan kapısında file taktıktığımız çivilere o kadar çok sarı halka yüzük takarsak, o kadar havamız olurdu arkadaşlarımız arasında. 

Cemil emmi bir geldiğinde de sırtında ayakkabı boyası sandığı gördüm. Çok şaşırdım o giderken büyükler kapalı çarşıda bazen esnafın ayakkabılarını boyarmış geçimini sağladığını söylediler. 

Bir keresinde de kucağında minik bir yavru kediyle geldi .Kasap Ömer amcadan ciğer aldı . O giderken büyükler Talasta oturduğunu mahalledeki kediler hep onun yolunu beklediğini ciğerleri onara yedirdiğini anlatılar. Bazen Talas otobüsünü yetişemediğini otobüsü kaçırdığını ama otobüs Talas vardıklarında Cemil emmiyi önlerinde yürürken gördüklerini, nasıl geldiğini anlıyamadıklarını anlatııp dururlardı. O zamanlar bunları duydukça okuduğumuz masalların etkisiyle uçan halısımı var acaba diye çok kafa yorduğumu biliyorum.

Biz kalenin içinde Cemil Emminin yolunu gözlerken, mavi boncuk ve sarı halka yüzüklerini biriktirirken onunla ilgili her hatırayı da biriktirir bulduk. Babamın bir arkadaşı anlattığı beni daha da çok heyecanlandırdı. Hacca giderken Cemil emmiyi gören Mehmet amca emmi hacdan bir şey istiyor  musun diye sormuş Cemil emmi de bir tas getirirsen sevinirim demiş. Mehmet amca hacca gitmiş gelmiş .Cemil emmiye de tas almış. Geldiğinde gelen giden ziyartçilerden dolayı bir iki ay geçmiş çarşıya çıkamadığı için Cemil emminin tasını verememiş. Mehmet amca üç katlı bir binada üçüncü katında oturuyormuş. Bir gün yassı namazından sonra pencerenin yanında otururken cama biri vurmuş bakmış ki Cemil emmi buyur demiş oda oğlum şu tası verde gideyim demiş Mehmet amca telaşla kalkmış tası almış Cemil emmiye vermiş .Cemil emmi dua etmiş gitmiş.Mehmet amca olduğu yerde kalakalmış kendine geldiğinde üçüncü kattaki bu pencereye nasıl geldiğini düşünmüş şaşırıp kalmış ve çözememiş. Bunu anlattığında dinleyenlerden biri Allah dostu cemil emmi dedi. Allahın hikmetinden sual olmaz dedi.

Cemil emmi  bizim gönlümüzde hala Cemil emmi, bazılarında Cemil baba oldu.1982 vefaat ettiğinde bizler büyümüştük kale içi yıkılmış, biz hala onun gelişini beklemekteydik.

Mavi boncuk, sarı halka yüzük biriktirir gibi günleri biriktirmeye başladık...